17'si çocuk 34 köylünün savaş uçakları tarafından bombalanması sonucu hayatlarını kaybettikleri Roboski Katliamının üzerinden 14 yıl geçti. Yazarımız Mustafa Öztünç, katliamı yazdı...

Anne, küçükken el salladığımız uçakların bizi bombalayacağını bilmiyordum.

Bilsem büyür müydüm ben?

Ahh Annem! Nereden bilebilirdim seslerini duyduğumda görmek için kapının eşiğine takıla takıla koştuğum uçakların, eşiğe takılan bacağımı koparacağını…

Off annem! Nereden bilecektim parmağımı havaya doğru kaldırıp arkadaşlarıma ‘’bu benim uçağım’’ dediğim uçağın parmağımı, kolumu yok edeceğini…

Annem, annelerin gözyaşlarının hiç dinmeyeceğini söylerdin ya, ben geçmişte çektiğin acılara üzüldüğün için öyle dediğini zannederdim.

Nereden bilecektim beni özleyeceğini, benim için söylediğini.

Anne, ne olur ağlama diyeceğim ama senin acını düşününce, evlatlarına yapılanlara susulduğunu öğrenince, acımı ne hafifletir ki dediğini duyar gibi oluyorum.

Sen ağla garip anam, hıçkıra hıçkıra ağla. Zalimin gözü yaş dolmaz belki ama için rahatlasın anam, için rahatlasın.

Ey dünya ben 28 Aralık 2011 tarihinde kendi devletimin beni korumakla görevli uçaklarıyla hainler tarafından bombalanan, bedeni parçalanan 17'si çocuk 34 kişiden biriyim. Kendi topraklarımda bedenimin parçaları toprağımı utandırdı. Ey susanlar! Bilin istedim. Görün isterim.

Annem, ''oğlumu aradım. Cesetlerin arasında en kısasını gösterdiler. Benim oğlum uzun boyludur, beni öperken eğilirdi.'' dedin ya,  annem ayaklarına eğildim bu defa. Benim peygamberim demişti ya Cennet annelerin ayakları altında diye, hani sen anlatmıştın ya, işte ben ayaklarına eğildim. Artık kalkmayacağım, doğrulmayacağım annem. Gözün yaşlı da olsa başın dik olsun. Cennette inşaALLAH seni bekleyeceğim.

Haa unutmadan annem, lastiklerimi geçen sene almıştım. Çok eskitmedim. parçalanmadıysa kardeşime giydir. Benim eski kıyafetleri de, çok yok biliyorum ama bir süreliğine kardeşime giydir.  Onun kıyafetlerine ayırdığın paraya da yağ, şeker, çay al annem. Bu defa getiremedim. Bir süreliğine idare et. Döneceğimi söylemiştim annem ama gelemedim. Senden özür dileyen olmadı geri dönemediğim için ben özür dilerim annem. Sana dönemediğim için ben özür dilerim.

Bir dönemin sessiz çığlığına dönüştü bizim için Roboski. Bir takım hainler varmış bizim bilemediğimiz ama birilerinin bildiği. Bir kısım satılmışlar varmış bizim bilemediğimiz ama birilerinin ezberlemesine rağmen dokunamadığı. Bir de kendileri dışında kimseyi hak sahibi görmeyenler tarafından hain ilan edilen Kürtler vardı geçimlerini mazot kaçakçılığı ile sağlamak zorunda olduklarını, başka çarelerinin olmadığını söyleyen. Bir gecedeki zulmün ertesinde sözüm ona zılgıtlarla sözde sahip çıkılan, fakat sonrasında kendileri, acıları unutulan, hakları unutturulmaya çalışılan.

Kim, kiminle el ele, kol kolaydı? Bilemedik. Ama çok hissettik. Kürtler bir cendereden çıktı. İkincisine yakalandı. İkincisinde denize düştü. Tam çıkıyorum dedi. Bir yılan geldi. Önce derine çekti. Yol gösterdiğini iddia etti. Gelen yılanın zehirli olduğunu nereden bilsin denizde hayata tutunmaya çalışan kardeşim. Sonra kurtarıcın benim dedi yılan. Tabi yılandı. Kendine yakışanı, yılanlığını yapacaktı ve yaptı.

Bugün 28 Aralık 2024 ve Roboski katliamının yıl dönümü. Hiçbir katliamın unutulmadığı gibi Roboski ve Roboski’yi unutanlar ile unutturmaya çalışanlar da hatırımızdan hiç çıkmadı.

Selam ve dua ile