Yazarımız Mustafa Öztünç, Van Büyükşehir Belediyesine kayyum atanması kararı ve sonrasında yaşanan protesto gösterilerinin kentteki yansımalarını kaleme aldı.

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki anlamak isteyen çok, anlamamak için de ısrar eden çoktan çok gibi. Görünen o ki Van halkı, halk olarak istenmeyen bir süreç yaşıyor. Kimi belediye başkanının görevden alınmasına; ‘’Halk olarak irademize saygı duyulmadı. Bu yüzden Kayyum’u hiçbir surette kabul etmiyoruz ve protestolar ile karşısında duracağız.’’ Diyor.

Bir kısım da ‘‘Eğer irademiz dedikleriniz, sizin ve bizim hayrımızı, faydamızı düşünselerdi sicillerinde problem olmayanları, hatta problem ihtimali bile olmayanları aday gösterirlerdi. Bizler de uzun yıllardır özlemini duyduğumuz hizmet taleplerinde bulunurduk.’’ Diyor. Mutlaka sizler de duymuşsunuzdur. Halkın büyük bir çoğunluğu iradem dediklerine;  ‘‘Allah aşkına içinizde, içimizde görev alabilecek, belediye başkanı olabilecek güvenilir, mahkemesi olmayan, devlet aleyhinde suç kaydı bulunmayan kimse yok muydu da sürekli Kayyum görüyoruz?’’ Diye soruyor.

Tabi halkın içinde o kadar çok görüş var ki hangi birini konuşalım diye arada kalmıyor da değiliz.

Mesela yukarıda yazdıklarımıza karşılık olarak; ‘‘Madem suçluydu o halde adaylığı kabul edilmeseydi.’’ Şeklinde sesler yükselirken, diğer bir kesim; ‘‘Mahkemesi devam eden kişiye, suçu kesinleşmediği sürece sen aday olamazsın denilemez. Kesin suçlu olmayan birine adaylık verilmezse kendisine haksızlık yapılmış olur. İşte bu nedenle halkı düşünenler bütün ihtimalleri göz önünde bulundurarak halkın iradesinin zarar görme ihtimalini ortadan kaldıracak bir aday belirlemeliler.’’ Şeklinde karşılık veriyor. Buraya kadarki kısmı halkın sorup cevaplayabileceği tarzdan konular. Siyaset kısmı da doğrusu hiç dahil olmak bile istemediğimiz belki de bıktığımız bir konu. Siyasetten uzak ancak halkın büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren konuya gelmek istiyorum.

Yukarıda saydığımız konu, soru ve cevaplarda her kesimin kendine göre haklı tarafları olabilir. Değerlendirilebilir. Konuşulup tartışılabilir. Ancak Van halkı tarafından merak edilen bir konu; ‘‘Halk olarak bu vatanın evlatlarıyız. İrademize ipotek konulamaz. Kayyum’a karşıyız ve karşı durmaya devam edeceğiz.’’ Diyen çok düşünceli, iradeli, iradesini hiçbir düşünceye ve örgüte teslim etmediğini söyleyenlere soruyorlar: Sokakları, oyun parklarını, caddeleri yakıp yıkarak kime zarar veriyorsunuz? Halkın duvarlarındaki briketleri kırıp yollara dökerek, çöp konteynerleriyle sokakların ortasında barikat kurarak kimlerin rahatça yaşama hakkına el koymuş oluyorsunuz? Hangi halka zarar veriyorsunuz? Hasta insanların yaktığınız lastiklerden çıkan dumanlarla olumsuz etkilendiklerini düşünebilmenize rağmen kime, kimlere meydan okuyorsunuz?

 Neredeyse her yeri savaş alanına çevrilmeye çalışılan Van'da, çoğunluk olarak Kürtler yaşıyor. (Kürtlerin dışındakilerin yaşadığı yerlerde olay çıksın şeklinde anlaşılmamalı) bildiğim kadarıyla İstasyon, Hacıbekir, Yeni Mahalle, Akköprü, Düzyol Mahallesi vb. Yerlerde çoğunluk hizmet etmesi için Abdullah ZEYDAN’ a destek verdi. En yüksek desteği veren bölgeler buralar gibi hatırlıyoruz. Peki bu desteği veren insanlar soruyor: Biz destek verdik. Bizim duvarlarımıza, sokak lambalarımıza, çocuklarımızın oyun parklarına neden zarar veriyorsunuz? İş yerlerimizin açılmasına engel olacak düzeydeki Savaş ortamına yol açmanızı kim, kimler istiyor sizden? Biz halk olarak Kürt’ ü ile Türk’ü ile savaş kokan sokaklardan, ateşten, dumandan bıktık. Protesto yapacaksanız, neden huzursuzluğu yaşayanlar hep bizler oluyoruz? Şeklinde soruyorlar. Yürüyüşler, basın açıklamaları, oturma eylemleri vb. şekillerde yakıp yıkmadan protestolar yapılamıyor mu? Yakıp yıkarak Kürt halkına hizmet mi ediyorsunuz? Yoksa hayatlarını yaşanılamaz mı kılıyorsunuz? Yok mu düşünen?

Diğer bir konu yine emniyet unsuru oluyor ki, Van'ın sokaklarını Savaş alanına çevirenler bu patlayıcıları ve kullandıkları yakıcı, yıkıcı malzemeleri nereden buluyorlar? Nasıl temin ediyorlar? Göz mü yumuluyor? Yoksa gerçekten bilgisine ulaşılamıyor mu? Sorularına da geniş çaplı bir araştırma ve soruşturma gerektiği su götürmez bir hakikat gibi görünüyor.

Bu konuları konuştuğumuz vatandaşların zihninde bir soru da şöyle: Bu kadar çirkin olayları gören ve halkımız için BARIŞ istiyoruz diyen iradeler, neden kendileri için ayaklanıp sokakları SAVAŞ alanına çevirenlere yapmayın sağduyulu olun çağrısında bulunmuyorlar? Zarara uğrayanların yine yıllardır hizmet görmeyen, göremeyen kendileri olduğunu hatırlatmıyorlar?

Bu kargaşa kimlere, neye, nereye hizmet ediyor? Kürt halkı olarak ne zaman huzur bulacağız?

              Vatanımızın tüm evlatlarına çağrımız şu olsun:

Ne olur bu cennet vatanımızda her şey hepimize yetiyorken ayrıştığımız noktalarda konuşarak çözümler üretmeye çalışalım. Yakıp yıkma peşinde olanlara nasihatle yaklaşıp yanlışlarını körükleyecek açıklamalardan da uzak duralım.

Selam ve dua ile.