Biz, öteki dünya denildiğinde sadece ahireti hatırlarız. Evet, ahiret haktır. Cennet, cehennem, hesap ve mizan haktır. Ona göre de hazırlığımızı yapmak, Allah’ın huzuruna tertemiz çıkmak görevimiz olmalıdır.
Dünya içerisinde de öteki dünyalar vardır. Bunlardan biri hastahanelerdir. Hastahane denildiğinde acı ve ıstırapları anımsarız. Belki de o mekânda yıllardır yatan hastalar vardır. Hayatın kıymetini eminim ki onlar bizlerden daha iyi biliyorlardır. Çünkü nimet elden çıkınca kadir ve kıymeti daha yeni anlaşılır. Dünyada olup bitenlerden bihaber, ölüme daha yakın hissederler kendilerini. Belki onların kıldığı bir namaz, ettikleri bir dua, okudukları bir ayet hayır ve hasenat bakımından bizim ibadetlerimizden kat be kat daha kıymetlidir. Hasta olanların hele ki ağır hastalık ise, dünyadan fazlaca bir beklenti ve ümitleri yoktur. İnanın bir saatlik sıhhat için bütün dünyalıklarını feda etmeye hazırdırlar. Bir saat gezmek, bir gece rahatça uyuyabilmek, aileleri içerisinde bir gün huzurlu kalmak için tüm dünyevi varlıklarını feda etmeye hazır olduklarından zerrece şüphemiz yoktur. Öyle ise ey sıhhati yerinde olan kardeş ve bacılarım. Daha hastalık gelmeden önce sıhhat ve sağlığımızın kıymetini bilelim, kulluk vazifelerimizi yerine getirelim, insanlara sadece faydamız dokunsun, iyi bir dost, eş, ana ve baba olalım. İyi bir evlat, komşu ve yardımcı olalım. İyi bir öğretmen, öğrenci ve doktor olalım. Yani iyilik adına ne var ise o yolda koşalım ve koşturalım.
Başka bir dünya ise hapishanelerdir. İster kader mahkûmu deyin, isterse de zulme uğramış birer mazlum deyin. Gerçek şu ki hapishaneleri dolduran yüz binlerce insanımız var. Zulmen oralara girmiş insanımız elbette ki kısmeti o mekânda olduğu sürece orada kalacak ve sonrasında özgürlüğüne kavuşacaktır. Allah azimüşşan, onu mutlaka mükâfatlandıracaktır. Eğer bir suçtan dolayı oraya girmişse, mutlaka tövbe etmeli, hata ve günahından ısrar etmeden kendini düzeltip vatan ve milletine hayırlı bir vatandaş olmalıdır. Aksi takdirde hem dünyasını ve hem de ahiretini mahvedecektir. Hatada ısrar etmek ahmaklık, hatadan dönmek ise erdemdir, fazilettir. Öyle ise tam bir tövbe ile tövbe edelim ki acılaşan, mahvolan, kaybolan dünyamıza mukabil bari ahiretimizi kaybetmeyelim, ahiretimizi kazanalım.
Bildiğiniz gibi asıl öteki dünyamız, ilk başta da belirttiğimiz gibi ahiret yurdu, ebedilik memleketidir. Dünyadan hiç kimse istediği huzuru ve rahatlığı bulamaz. Zaten herkesin imtihanı devam etmektedir. Çeşitli olan imtihanlar çoğu zaman ağır olur. Kimse dünyada rahatlık aramasın. Mutlak manada her birimiz çeşitli sorunlarla karşı karşıyayız. Birkaç günlük dünyanın geçici zevk ve lezzetleri için ahiretimizi gözden çıkarmaya değmez. Mademki daha ömür sermayemiz elden çıkmamış, mademki daha fırsatımız var, mademki daha yaşıyoruz, o zaman Allah’ın huzuruna tertemiz varmak için O’nun istediği gibi yaşamaya kendimizi adayalım. Aldanmışlardan değil de adanmışlardan olalım. Biz öldükten sonra arkamızdan kötü konuşulmasını istemiyorsak, hep iyi anılmak istiyorsak, özellikle de Allah’ın bizden razı ve memnun olmasını istiyorsak, iyilik, güzellik ve muhabbet yolunun, İslam’ın hizmetkârları ve neferleri olalım. O zaman tüm ağır imtihanlara rağmen dünyamız da güzelleşir akıbet ve ahiretimiz de güzelleşir…
İyilik ve doğruluk kervanından olma dileklerimle, Allah’ın hafiz ismi celilesine emanetsiniz…