Öyle inanıyorum ki Gazze-Filistin meselesi gündemimize geldiğinde ki her günümüzün her saatinde gündemimizde kalmaya devam etmeli. Ve her gündem olduğunda da boykotlardan, mitinglerden katliamın gündemdeki yerini kaybetmemesi gerektiğinden bahsetmeliyiz. Bununla beraber dua üstüne duayı terk etmemeliyiz. Hepimiz biliyoruz ki kardeşlerimize yönelik vahşeti unutmamak, unutturmamak bizim sorumluluğumuzdur. Bunların hepsini eksiksiz yerine getirme gayretimiz hiç azalmadı. Bunun ötesinde halk olarak devletleri aşıp ne gidecek imkânımız var ne de mevcut yaptıklarımızın ötesinde atabileceğimiz adımlarımız. Kimisi ‘’biz de ölelim’’ diyor. Kimisi ‘’yediğimden, içtiğimden hayâ ediyorum’’ diyor. Kimisi ‘’çocuğumu sevmek isterken iç geçirip sarılmaktan utanıyorum’’ diyor. Kimisi de hiç gündemine bile almıyor. Ancak bütün bunların yanında herkesin sorguladığı bir şey var.

      Düşünün ki bir devletin en üst kademesi ve kademelerinde siz yetkilisiniz. Düşünceniz, görüşünüz, görünüşünüz hiç fark etmez. Sizin de mitingleriniz oluyor. Cılız bir sesle boykottan bahsediyorsunuz. Ama maalesef birçoğunuzun masasında,  alınmaması gereken, boykot edilmesi gereken ürünler oluyor. Ticaret gemilerinizde İsrail’e taşınanlar nedir? Petrolün İsrail terörüne akmasına kimler izin veriyor? Boru hattını işletmekle mükellefiz denilmişti. Hatırlarsınız birileri de Rize’de Burger King açılışına katılmış. Ancak orada bir şey yemediğini iddia etmişti. Tam bu noktada BTC boru hattını işletmekle mükellefiz. İşlettiğimiz için varil başına para da alırız. Ancak bu petrolün akışından biz sorumlu tutulamayız demek Rize’deki gibi çelişkinin daniskası olmaz da ne olur? Bu çelişkileriniz ile nereye kadar yürüyeceksiniz bilemem. Rabbim hesabını elbette sebepler dairesinde soracaktır. Sizler de şapkanızı önünüze alır hesabınızı yaparsınız. Kıymetli zamanınızdan vakit kalırsa tabi.

      Bu çelişkiyle birlikte dikkatleri çeken ve toplumun konuştuğu bir konuyu köşemize taşımak, toplumumuza ses olmak gerekir diye düşünüyorum. Şimdi bazı hususları dile getirelim. Sizler de ‘’olur mu canım öyle şey?’’ diye tepkinizi içten içe dile getirin.

Düşünün ki;

-          Bir öğretmen öğrencilere bir şey öğretmemekten şikayetçi.

-          Bir doktor hastaları tedavi etmemekten şikayetçi.

-          Bir belediye başkanı topluma hizmet edilmemesinden, alt ve üst yapı sorunlarından şikayetçi.

-          Bir anne sütü olmasına rağmen çocuğunu aç bırakmaktan şikayetçi.

-          Bir asker mühimmatı olmasına rağmen düşmana karşı koymamaktan şikayetçi.

Bütün bunları okurken ‘’böyle saçmalık mı olur?’’ dediğinizi duyar gibi oluyor insan.

      Evet, gerçekten toplumumuz da aynısını söylüyor. Dikkat ederseniz devletlerin gücünü ellerinde bulunduranlar işgalci katilleri kınamaktan, katliamı durdurun demekten, boykot konusunda da cılız bir sesten öteye geçemiyorlar. Bunların içinde öne çıkan husus şudur ki;

İsrail’e ve onun elleri kana bulanmış, tarihleri işgallerle dolu, işgalde de İsrail teröründen geri kalmamış ağababalarına karşı kullanabilecekleri imkânları olmasına rağmen,

İnançlarına göre ellerinden geleni ardına koymamaları halinde büyük ecir sahibi olacaklarını bilmelerine rağmen,

Tüm yetkilerin verildiği devletin meclisinden de, devlet yönetiminden de, elinde hiçbir imkân olmayan halkın serzenişlerinin aynısını duyuyorsunuz.

Bu durumda halk ya bir samimiyetsizliğin olduğunu ya da kendilerinden gizlenen bir şeyler olduğunu düşünmeden edemiyor. Biz hangisidir bilemeyiz. Ama hep zannımızı korumaya çalıştık. Çalışıyoruz.

      Bizler bilelim ki; yukarıda bahsettiğimiz öğretmen, doktor, belediye başkanı, anne, asker veya bunlardan herhangi birinin, kendisinin yapması gereken görev veya iş için üzerine düşeni yapmayıp serzenişte bulunması ne kadar abes ise, devleti yönetenlerin de Gazze konusunda miting yapmaları, halka sokaklara çıkın çağrısı yaparak somut adımlar atmamaları ile birlikte Gazze için gereğinin yapılmamasından şikayetçi olduklarını söylemeleri de o kadar abesle iştigaldir. Biz halk olarak ne yapabiliriz? Sizlere Ey devletimiz! Kardeşlerimize sahip çıkın. Para istiyorsanız para, dua istiyorsanız dua, sokaklar diyorsanız sokaklar, boykot diyorsanız boykot velhasıl ne diyorsanız varız. Ancak bizler de sokağın çağrısına kulak verin diyoruz. İnsan hakları savunucularından, çocuk haklarına dair kurulan örgütlere, kadın haklarını savunan örgütlerden, hayvan hakları savunucularına, ve yetkisi olan siyasilerden devlet yöneticilerine, velhasıl herkese, toplum olarak bir çağrımız var:

Gazze için ya elinizden geleni yapın. Bizler de sizlerle gurur duyup farkımızı görelim. Ya da hamasi söylemlerden vazgeçin. Biz de oturup yazıklar olsun geçen yıllarımıza ve basiretsizliğimize diyelim.

Unutmayalım! Koltuklar geçicidir ve bahşedilen bu imkânların huzuru ilahi’de bir de hesabı vardır.

Selam ve dua ile