Çok korkuyorum anne senin bana zalimce davrananlara ses çıkarmamandan. Bana kötü kötü bakan amcalara göz yummandan çok korkuyorum. Ben sana muhtaçken, sen beni bırakmazsın diye düşünürken, senin bana sırtını dönmenden çok korkuyorum. Beni en iyi sen bilirsin anne. Her korktuğumda anne, her sevindiğimde annem diyorum. Bu defa gözlerinin önünde defalarca anne dedim. Bağırdım. Boğazımı sıktıklarında, canımı acıttıklarında anne dedim. Ama sen bana sırtını döndün. Neden anne? Neden siz büyüklerin suçunun cezasını biz çocuklar çekiyoruz?

Ben Sıla bebek, Ben Narin, ben Leyla, ben Eylül, ben Müslime... Ben bütün günahsız çocukların adına sesleniyorum siz büyüklerimize. Yemin ederim annem, babam ve bütün büyükler biz de sizin kötülüklerinize, saçma sapan dünyalık kavgalarınıza hiç şahit olmak istemiyoruz. Sadece siz nasıl büyüdüyseniz biz de öyle büyümek, arkadaşlarımızla oyunlar oynamak istiyoruz. Bazen doktor olmak istiyoruz sizi iyileştirmek için. Bazen öğretmen olmak istiyoruz. Ama hep sizin için bir yerlere varmak istiyoruz. Ne olur büyümeme, büyümemize artık izin verin. Çekin kirli ellerinizi yakamızdan. Uzak tutun çatışmalarınızı bizden.

Biz sizin gibi düşünemiyoruz. Çocuğuz bizler. Bizim için dünya iyilikler yeridir. Kötülükler yoktur içimizde. Anne, sana sesleniyorum ne olur tut elimden. Babam! Küçücük bir yavrucağın samimiyetiyle sana yeminler ediyorum. Ben asla kötü biri olmadım. Zaten kötülüğün ne olduğunu da bilmiyorum. Beni yaramazlık yaptığım için öldürüyorsanız, yaramazlığın ne olduğunu öğretin, söz veriyorum asla yaramazlık yapmayacağım. Beni incitmenize sebep ne ise öğretin, önceden söyleyin söz veriyorum dediklerinize harfiyen uyacağım ama ne olursunuz beni koparmayın hayattan. Ben de yaşamak istiyorum. Boğazıma yapışan elinize karşı zaten güç yetiremem. Hem beni öldüreceğinizi de düşünmem ki. Boğazımı sıkarken benimle oyun oynadığınızı varsayar, benimle şakalaşıyorsunuz zannederim.

Şimdi hanginiz elbiselerimize sarılıyorsanız, hanginiz benim için gözyaşı döküyorsanız lütfen! Yalvarırcasına seslenmek istiyorum size. Kendi çocuklarınıza güzel ahlak ile şefkatinizle sarılın. Dürüst olun. Samimi olun. Pis işlerden, kötü insanlarla kötü işler yapmaktan uzak durun. Çünkü siz kötü olunca bizim canımız yanıyor. Bu yüzden ne olur vazgeçin bizden. Biz size Allah tarafından en güzel şekilde yetiştirilelim diye emanet edilmedik mi? Sadece emanetin teslim tarihi gelinceye kadar bize sahip çıksanız ne kaybedersiniz?

Çocukların dünyasından mazlumane bir haykırış... Ve bu haykırış belki de tüm haykırışların milyonda biri bile değil. Toplum olarak öyle inanıyoruz ki, bu dünyanın kirli kalpli, haset ruhlu, şehvet meraklısı pis insanlarının hakkı, kiri en güzel temizleyen İslam’dadır. İslam düzeni, her zaman en güzel hükmü, en adil şekilde verdi. Haydi, gelin kendinizi Sıla bebeğin, Narin'in Eylül'ün, Müslüme’nin, Leyla'nın ve daha nicelerinin yerine koyun. Veya onların sizin çocuklarınız olduğunu, kiminin tecavüze uğrayıp vahşice öldürüldüğünü, kiminin nefessiz bırakılarak hayattan koparıldığını hayal edin. Ey anne baba merhametini ve öfkesini içinde taşıyan anne babalar size sesleniyorum; böyle bir durumda katile ne yapardınız? Bir yere kapatıp besleyerek yaşamasına devam mı ettirirsiniz? Ya da hak ettiği şekilde cehenneme yolcu edilmesini mi istersiniz? Toplumun sesini duymuyor değilim hemen herkes idam vb. bir sürecin en azından bu vahşetler için getirilmesini istiyor. Her konuştuğumuz vicdan sahibi insan; Narinlere, narin davranmayanlara kısas uygulanmasını istiyor. Sokaklarda, caddelerde, meydanlarda haksız yere yapılan her vahşiliğe, katliama karşılık kısasın uygulanması için adaleti tesis edeceklerini iddia edenlere çağrıda bulunuluyor. Başka Narinlerimiz, Leylalarımız, Müslimelerimiz koparılmasın hayattan.

Ey başımızdaki idareciler, kendini adaletten sorumlu gören avukatlar, hakimler, savcılar Adalet Bakanlığı'na sizler de çağrıda bulunun. ‘’Adalet, haksız yere insanları öldürenleri beslemekle sağlanmaz’’ gerçeğini haykırın. Özellikle her ne sebeple olursa olsun çocuklara kıyanların kısas ile cezalandırılması, haksız yere cana kıymaların da yine kısas ile cezalandırılmasının gerekliliğini anlatın. Buna gerçekten ihtiyacımız var. Bir unsuru daha ifade etmek istiyorum; bazı sözde TV'lerin sözde sunucuları, Leylaların, Narinlerin, Eylüllerin ve nicelerinin katledilmelerini kendi kuruntularıyla İslam'a mal ediyorlar. Yayınlarına baktığımızda kimi reyting peşinde. Kimi de pis kokulu ağızlarında güzellikler varmış gibi yitirilen canlar üzerinden, tahammül edemedikleri bütün erdemlere ve İslam'a saldırmayı, yapılan vahşete tepki olarak göstermeye çalışıyorlar. Asıl dertleri başka. Haksız yere bir can yitirildiği an haydi işte fırsat denilip İslam’a karşı kinlerini kusmaya başlamışlardır. Ünlüsü - ünsüzü, arsızı - hırsızı velhasıl akbaba kanından olan herkese bayram olmuştur. Sımsıcak yüreği soğutulan yavrucak kimin umurunda ve içinde fırtınalar kopan annelerin babaların acısı kimin umurunda.

Ey acıları fırsat olarak gören Siyonist zekâlılar isteseniz de istemeseniz de hatırlatalım. ‘’Diri diri toprağa gömülen kız çocukları, İslam gelince omuzlarda taşınmaya başlandı.’’ Unutmayın yüzyılı aşkın bir süredir bu toplumu İslam değil, sizin düşünceniz eğitiyor. Sizin verdiğiniz eğitim ile de toplum ahlaktan, iyilikten, merhametten uzaklaştı. Sözde TV'lerinizde yayınlanan film ve dizilerinizle, saçma sapan gündüz kuşağı programlarınızla bu toplum kendi benliğinden uzaklaştı. Bütün eğitim öğretim kendisi dışında herkesi cahil gören kafalarınızın elinde olduğu sürece eğittiğiniz insanlardan doğan suçların faturasını İslam'a kesmeye haddiniz yoktur. Olamaz da. Nerede nasıl durmanız gerektiğini bilmiyor ve kız çocuklarının diri diri gömüldüğü cahiliye döneminize gidip kendisi dahil kimseye faydası olmayan putlarınızdan yönlendirme istiyorsanız yolunuz ruhunuz gibi, bahtınız da kalbiniz gibi olsun.

Mü,min halkımıza Selam ve dua ile