Yazarımız Mustafa Öztünç, pazartesi günü başlayacak olan 2024 - 2025 eğitim öğretim yılı öncesi öğrenci ve öğretmenlere seslendi.
Öğretmenim diye başladım seni tanımaya. İsmini bilmezdim. Öğretmeninin adı ne diye soranlara; öğretmen diye cevap verirdim. Sonrasında sana alışmaya başladım. Seninle daha çok ve daha çabuk konuşabileyim diye örtmenim demeye başladım. En çok gördüğüm ve en çok sevdiğim iki insandan biriydin benim için. Evde annem, okulda sendin benim olan. Tıpkı annemi istediğim gibi sadece benim ol isterdim. Hatta istemekle yetinmezdim. O, benim örtmenim derdim. Sen bana aittin. Nereye gitsem, nereyi görsem sana anlatmak dışında bir şey hayal etmezdim. Anne babama defalarca ‘gördüklerim, yaşadıklarımı kastederek bunu yarın örtmenime anlatacağım’ derdim. Hele bir de anlatmak istediğimi hafta sonu gördüysem günlerin geçmesi benim için hafta misali olurdu. Bazen annemden seni aramasını isterdim. Gördüklerimi, sevincimi, heyecanımı paylaşmak istiyorum diye yalvarırdım. Annem de seni gördüğüm zaman anlatmamı senin de kendine özel zamanının olduğunu söylerdi. Bana göre sen benimdin her an bana cevap verip beni dinlersin derdim. Ve benim için halâ öylesin. Anneciğim kabul etmeyince başımı öne eğer biraz üzülür sonra seni göreceğim günü, o anı hayal ederdim. Yani öğretmenim aslında her an seninleydim. Adını, tıpkı annemin adı gibi yıllarca farklı bildim. Bana göre sen sadece benimdin. Benim yol gösterenim, benim dinleyenimdin. Sen beni sana hayran bırakandın.
Şimdi büyüdüm öğretmenim. Senin sayende yazıyorum ve yazdığımı da okuyorum. Gülme bana ama bir şeyleri kavradım sanıyorum. Fakat içimden atamadığım senin bana ait olduğun, kendimi anlatabildiğim, en yakınımda görmek istediğim, annem misali, dost misali, o benim en çok güvendiğim kişidir dediğim kişiliğin asla değişmedi. Benim gözümde her şeyi bilen ve benim için en güzel olan sen hiç değişmedin. Hatırlar mısın öğretmenim? Bazen bana ‘’Yavrucuğum, hayat sizin gördüğünüz gibi lay lay lom değil. Hayatın yükü omuzlarınıza yüklenince farkına varacaksınız. Hayata 1 - 0 yenik başlamayın diye dinleyin, çalışın, okuyun, sorgulayan olun.’’ gibi nasihatler ederdin. Sen anlatınca bir süreliğine kabul ederdim. Sonrasında yine hayatın eğlencesine kapılıp unuturdum. Şuan kendimce belli bir seviyeye geldim sanırım. Öğretmenim şuan hangi aşamada öğrencinsem, kaçıncı sınıftaysam, tıpkı ilk kelimeyi sana okuduğum gibi ilk itirafımı da sana buradan söylemek istiyorum. ‘Farkındayım bazen kendimi çok aşıyorum. Sana saygıda kusurum oluyor. Bazen haddimi bilmeden, karşında sınırı aşıyorum. Ama inan bana öğretmenim, hiçbirini isteyerek yapmıyorum. Çünkü halâ bir çocuğum ve sen olmazsan yanımda şaşkın şaşkın dolanırım ortalıkta. Zaten çocuk olmasam böyle davranmaz senin deyiminle akıllı olurum. Bunu sen de biliyorsun.
Öğretmenim, okullar açılmak üzere, sana gelmeyi o kadar çok özledim ki bazen çatık kaşlarını, bazen susar mısın diyen bakışlarını, en çok da gülümsemeni, başımı okşayan baba misali halini, ağladığımda annem gibi merhamet dolu bakan gözlerini çok özledim. Ama biliyor musun öğretmenim? Sana geleceğim günün yaklaşma heyecanını çok kez yaşasam da, her zamanki gibi aynı olsa da sanki bu defa çok farklı.
Kıymetli öğretmenim bir itirafta bulundum ya, haylazlığımı kabulleniyor ve senden özür diliyorum. Bir de senden bir şey istiyorum ve inan nedendir bilmiyorum ama yüzüne karşı söylemeye çok utanıyorum. Fakat senden çok istiyorum. Değeri herkes tarafından bilinmeyen ama gerçek değeri hak eden öğretmenim; dünyanın kirliliğinden, alfabenin bütün harflerini kullanarak beni yozlaştırmaya çalışanlardan, birbirimizden ayrıştıranlardan, kurtulamadığım sosyal medyadan, ailemden uzaklaştıranlardan, bana sahte hayaller kurduranlardan, beni dünyevileştirenlerden, beni inancımdan, kültürümden uzaklaştırmaya çalışanlardan oluşan, şer odaklarından korumak adına elimden tutar mısın? Hani kendi çocuğun sana kızdığında, seni huzursuz ettiğinde başından savsan bile için acır ve tekrar başını okşar nasihat edersin ya, saygıdeğer öğretmenim benim de haylazlığımı daha çocukça olan aklıma bağışla. Dünya benmişim gibi hisseden duygularıma yenik düşmemem için elimden tutar mısın? Ben de senin çocuğun gibi olmak, sana olan güvenimi içimde hep kocaman kocaman tutmak istiyorum. Bana yardımcı olur musun?
Evet, kıymetli öğretmenlerimiz bir öğrencinin dilinden yazmak istedim. Çünkü öğrencisi olduğum elimden tutan öğretmenlerim Arzu KILIÇTEPE ve Mehmet GÖRÜRÜM’ü, bana sarılıp değer veren matematik öğretmenim Mehmet Veysel İZCİ’yi hiç unutmadım. Biri anne, ikisi Baba gibiydi. Annem dediğim Arzu örtmenim daha geçen yıl vefat etti. Bu vesile ile Arzu KILIÇTEPE öğretmenime, anneme Allah'tan rahmet, sevgili öğretmenim Mehmet GÖRÜRÜM ve Mehmet Veysel İZCİ’ye sağlıklı, hayırlı güzel bir ömür diliyorum. Kıymetli öğretmenlerim gelin hep birlikte öğrencilerimizin hayatında en güzel izleri bırakanlar olalım.
Sevgili çocuklar size de küçük bir mesaj; "Bu sene çok okuyun he mi?"
Yeni eğitim öğretim yılı başlarken siyonist, işgalci terör şebekesi olan israil’in soykırımından dolayı eğitimin 11 aydır yapılamadığı Gazze’deki öğrencilerin rehberleri olan ve hayatta kalan öğretmenlere ses, hayatta olan öğrencilerine nefes olabilmek adına Gazze’yi unutmadığımızı belirtmek istiyorum. Gelin çocuklarımıza zalimi ve mazlumu da görebilmeleri için şehid edilen öğretmenleri ve şehid edilen çocukları da anlatalım biz öğretmenliğin kıymetini, onlar bulundukları sıraların değerini hatırlayarak zulme karşı durulması gerektiğini de unutmasınlar.
Selam ve dua ile…