Duraklar bir insanın bir yerden bir yere giderken durup dinlenmek için kullandıkları mekanlardır. Aynı zamanda gitmek istedikleri menzile ulaşmanın da ilk basamağıdır. İşte bu nedenle olsa gerek, Van il müftülüğü bünyesinde oldukça anlamlı, ve anlamlı olduğu kadarda güzel bir uygulamaya imza atılmış durumda. Uygulamanın adı huzur duraklarıdır.İnsanımıza manevi konularda rehberlik hizmeti sunuyorlar. İpekyolu kent parkı başta olmak üzere şimdilik bir iki noktada hizmet veriyorlar. İhtiyaç duyuldukça yenileri de açılacaktır. Bu konuda il müftüsü sayın Sırrı Şık’ın hem duyarlılığı, hem de özel çabasının olduğu gözlerden kaçmıyor.
İnsanımızın manevi olarak buhrandan geçtiği böylesi zamanlarda dünyanın ahiret hayatı için bir durak olduğunu, biraz uzun biraz kısa kalmanın bu gerçeği değiştirmeyeceğini insanımıza her fırsatta hatırlatmak gerekiyor. Zira Allah azze ve Celle kitabı keriminde “ Dünya hayatı bir oyun ve eğlencedir. Bilirseniz ahiret hayatı sizler için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”( Enam 32) ” şeytan ve dostları sizin onları göremeyeceğiniz yerden görür”( Araf 27) diye uyarıda bulunarak, bu gerçeği sürekli zihnimizde canlı tutmamızı, akabinde bunu unutmamızı isteyeninde isim ve sıfatları ne olursa olsun şeytanın askerleri-dostları olduğunu hatırlamamızı istiyor.
Tabii şeytan ve dostları demişken, bu huzur duraklarının kurulmasının asıl nedeninin de onlar olduğunu, bu parklarda gezen hemen tüm Van’lılar bilirler. Nasıl mı.? Zaman zaman duyarlı medyada da yer aldığı gibi, misyonerlerin memlekette kol gezdiği gerçeğine karşın bir şeyler yapmak gerekiyordu. Yapılacak en güzel şeylerden biride, hiç şüphesiz bozuk akideleriyle zihinlerini bulandırdıkları insanları, bu karmaşadan kurtaracak yetkin ilim insanlarını hazırda bekleterek, anında müdahalede bulunmalarını sağlamaktır. Üstat Bediüzzaman’ın dediği gibi” Medeni’lere galebe çalmak ikna iledir. Söz anlamayan bedeviler gibi icbar ile değildir”.Meramımızı sadeleştirecek olursak, fikirsel karmaşanın bu kadar yoğun yaşandığı dönemlerde başarılı olmak istiyorsanız, çok güçlü fikri bir alt yapınız olacak ki, oluşturmak istedikleri şüpheleri izale edebilesiniz. Yoksa tek başına kızarak bağırarak çağırarak bu sorunun üstesinden gelemezsiniz. Gönül isterdi ki,” fikir hürriyeti” adına bu tür ideolojilere halkı Müslüman olan ülkeler izin vermeseydi. Burda belki bazı itirazlar olabilir. Niye Müslümanlar her istedikleri yerde serbestçe konuşa biliyorken, başkalarına neden bu imkan tanınmasın?
Bir dönem Avrupa kendisini bu şekilde dünyaya pazarlamayı başardı. Ancak son dönemlerde ortaya koydukları özellikle kuran-ı kerimi yakma olayları, öncesinde Fransa vb ülkelerde çarşaf peçe yasağı, ilkokullarda başörtü düşmanlığı, yabancı karşıtlığı üzerinden Müslümanlara kusulan kin, özünde islama ne kadar düşman olduklarının en güzel örneğidir. Dolayısıyla işlerine gelmedikten hiçbir insani kuralı takmazlar. Güçlü biziz kuralıda biz koyarız havasındalar. Sonuç itibariyle bu zihniyete karşı hayırlı bir adım olarak gördüğüm bu tip çalışmaların artarak devamını dilerken, duyarlı Müslüman camialarında bu hassasiyete kulak vermelerini bekliyoruz. Selam ve dua ile