Dünya 7 ekim sabahı  bam başka  bir güne uyandı. Yaklaşık yetmiş beş yıldır Siyonist işgalin katliamlarına maruz kalan Filistin halkı, İzzettin  el Kassam’dan  miras olarak devraldıkları  direnişi aşama aşama ivme kazandırarak dünya müstekbirlerine kafa  tutacak konuma getirdiler. Taş ve sapanlarla başlayan intifada roketlerle devam ediyor. Kısaca direnişin tarihine bir göz atmamızda fayda olacaktır. İngilizlerin birinci dünya savaşından sonra manda haline getirdikleri  filistin’i  peyder pey  Siyonistlere peşkeş  çekmeye başlayınca, aksanın çocukları organize olmasada tepki  göstermeye başladılar.  Tarihe Balfour deklarasyonu olarak geçen ve sömürgeci İngilizlerin o dönemki dışişleri bakanı olan Arthur Balfour’dan adını alan anlaşma yürürlüğe konularak sistemli bir şekilde Siyonistlere alan açılma çalışmaları hız kesmeden devam etti.

Filistin’deki İngiliz manda yönetiminin üzerinden beş yıl gibi bir zaman geçmişti ki, Suriye’de Fransız sömürgecilere karşı savaşan İzzettin el Kassam ismindeki bir alim Filistin’deki Hayfa kentine yerleşti. Bu sırada Filistin mücadelesine önderlik eden  Kudüs  müftüsü Hacı Emin el –Hüseyni ile tanıştı. Ama İzzettin el  Kassam sadece vaaz ve irşat yoluyla mücadeleye hazırlamakla yetinmeyecekti.  Kendisi de bilfiil hazırlıkları başlattı.  Bu hazırlık döneminde bir yandan gayretli mücahitler yetiştirilirken, bir yandan da silah ve  teçhizat hazırlıkları yapılıyordu. Siyonizme  karşı duran İzzettin el Kassam,  İngilizlerin eliyle Filistinlilerin karşılaşacağı şeyin farkındaydı.  Ona göre siyonizim, İngiliz manda idaresi tarafından desteklendiği için esas mücadele İngilizlere karşı yürütülmeliydi. Dolayısıyla genel bir mücadele için hazırlıklar tamamlandıktan sonra anlamlı bir tarihte yani Balfour Deklarasyonu’nun yıldönümünde hareketi  başlattı .

İzzettin el  Kassam’ın kurduğu birlikler,Hayfa’da ve Filistin’inin kuzeyinde sömürgecilere  karşı çok başarılı mücadeleler verdiler. Bundan dolayı da Müslüman halk kendilerini çok önemsiyordu. Bu hareket İngilizlerin ve Siyonistlerin gözlerini çok korkutmuştu. Çünkü İzzettin el Kassam’ın savaşçıları çalışmalarını öyle gizli yürütüyorlardı ki İngilizler ne kadar uğraşsalar da bir türlü izlerini bulamıyorlardı.Doğal olarak bu,Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını destekleyen İngiltere'yi çok rahatsız ediyordu. Bu nedenle kendisini şehit edebilmenin yollarını aramaya başladılar. Ne yazık ki ihanetle yoğrulmuş kişilikler her asırda varlıklarını sürdürüyorlar. İşte bunlardan biri İzzettin  el  kassam’ı  beraberindeki birliğiyle  birlikte silah eğitimi için çıktığı sırada İngiliz işgalcilere ihbar etti. Bunu haber alan İngiliz işgalciler ellerine geçen bu fırsatı hemen değerlendirmek istediler. Hemen harekete geçen beş yüz  kişilik ve tam donanımlı  İngiliz Askeri Birliği onu karadan ve havadan kuşattı ve bu şekilde teslim olmasını istedi. Ancak şehadete sevdalı  ondört yiğitle beraber hakka yürümeyi tercih etti.

İşte  hareketin ismini böyle bir yiğitten alan alan cengaverlerin  sözcüsü ebu Ubeyde elbetteki Allah’tan başkasına minnet etmeyerek,  Tebük savaşında hz Peygamberimizin geride kalan bazı sahabelerin gelişleri kendisine haber verilince, onlarda hayır varsa Alllah cc onları bize kavuşturacaktır dediği gibi, ebu Ubeyde’de biz Allah cc dışında kimseden yardım dilemeyiz o kimi layık görmüşse onu yardıma gönderecektir diyerek teslimiyetin zirvesini göstermiştir. Rabbimizden duamız aksa mücadelesine layık olup bu uğurda feda olmanın bizlerede nasip olmasıdır. Selam ve dua ile…