Ancak bunların yazılı olup  olmadığını bilmiyoruz. Tüm bu öneri ve tavsiyelerin bir anayasanın tamamı ve bütününü kapsamadığı kesindir. Konfüçyüs’ün (M.Ö.-551/419), Aristo’nun (M.Ö.-384/322) ve onun Hindistanlı çağdaşı Kotilya’nın eserleri hiçbir şekilde ülkenin anayasaları olmamıştır. Ve yürürlüğe konmak üzere kanun haline getirilmemiştir. Ancak bu eserler şehzade ve prensler için okul kitapları yâda onları kabul ve red etmekte tamamen özgür olan hükümdarlar için sunulmuş öğüt kitapları olarak ortaya çıkmıştır. Hatta Aristo’nunda artık sözü dinlenir bir bilge, bir bakan yâda hükümdarın danışmanı sıfatını taşımadığı bir dönemde hazırlanan bir tarih kitabından başka bir şey değildir.

Vesika maddelerini incelemeden önce bir konuyu daha hatırlatalım. Hz. Peygamber (sav) Medine’ye geldiğinde yönetim olarak bir boşluk söz konusuydu. Dolayısıyla bu vesikayla bir otoritede kurulmuş oluyordu. Buna bakarak acaba Öcalan ve taifesinin nasıl olsa yakında Kürdistan bölgesi bize kalacak, bir başka güç Peygamberimiz (sav) misyonuyla bölgeyi idare etme imkânı bulamadan kendi selefi ibni selül geç kaldı, ben aynı hataya düşmeyip hemen çağdaş krallığımızı ilan edelim demeye mi getiriyor işi? Baksana kongredeki mesajına hemen Hizbullah hareketini ve diğer İslami hareketleri sapkın ilan edip “Demokratik İslam”  hariç kimseye hayat hakkı vermeyeceklerini ilan etmiş. Anlaşılan batılı emperyalist fikir babalarından bu demokrasi kavramını nasıl kullanacaklarını iyi öğretmişler. Çünkü batı İslam’a hakaret eder adına demokrasi der, ülkeleri işgal edip Müslümanları katleder adına demokrasi der, sisi gibi mel’unları demokrasinin gereği olarak savunur.

Vesikanın maddelerine bakacak olursak M.Hamidullah’a göre elimizde bulunan Medine kaynaklı bu belgenin Avrupa dillerine ilk çevirisi 47 maddeye ayrılmış ve ne yazık ki sonraki çevirmenler bu taksimi aynen sürdürmüşlerdir. Oysa Hamidullah Hoca’nın kanaatine göre bu belge 52 maddeden oluşmaktadır. Sözleşme iki farklı bölümden oluşmaktadır.  1. ile 23. Paragraflar arasındaki ilk bölüm (ki 25 madde içermektedir) Müslümanlarla ilgili konuları, 24. İle 47. Paragraflar (27 madde içermektedir) ise Yahudiler ile ilgili konuları ele almaktadır. Kaynaklarımıza göre sözleşme Resulullah (sav) Medine’ye gelişinden kısa bir süre sonra hicretin 1. yılında yürürlüğe konulmuştur.

Hamidullah Hoca iki bölüme ayırdığı bu sözleşmenin ayrı tarihlerde mi? Yayınlandığı gibi bir düşüncenin akla gelebileceğini fakat konuyla alakalı eski kaynakların bu konuda sessiz kalmalarından dolayı, her iki bölümünde aynı anda yayınlandığını düşünmektedir. Bununla beraber Yahudilerin Hz. Peygamberimizin (sav) otoritesini hemen kabullenmelerinden dolayı da Vesikanın farklı iki dönemde ele alınmakla birlikte, tarihin bunları birbiri içerisinde kaynaştırarak bize bir tekmiş gibi sunduğu iki belge söz konusudur. Bu konuya giriş yaparken dikkatimizi çeken bir durumda, bu sözleşmenin kendisini “kitap” olarak adlandırmış olduğudur. Öyleyse bu hem tebaasının işlerini düzenleyen yüksek bir makamdan gelmiş gerçek bir emir, hem de yazılı bir belge idi.

Ayrıca söz konusu belgenin sonraki bölümlerinde bu sözleşme sekiz suhuf (yaprak, belge, yazılı kanun) şeklinde göndermelerde bulunmaktadır ki bu tür benzetmeler idari ve siyasi ilişkilerini düzenleyeceği kişiler tarafından bu anayasaya verilen önemi ortaya koymaktadır.

….Ayrıca söz konusu belgenin sonraki bölümlerinde bu sözleşme sekiz suhuf (yaprak, belge, yazılı kanun) şeklinde göndermelerde bulunmaktadır ki bu tür benzetmeler idari ve siyasi ilişkilerini düzenleyeceği kişiler tarafından bu anayasaya verilen önemi ortaya koymaktadır. Devamı gelecek.