Genellikle anne baba hakkının gözetilmesi konusunu gündemimize taşır, anne babaya öf bile denilmemesi gerektiğini ve onlara itaatin Allah'a (c.c) itaat olduğunu hafızamızın bir köşesinde tutmamızın gerekliliğini söyleriz. Bu ifadelerim anne babaya karşı böyle olunmaması gerektiğini elbette düşündürmemeli. Anne ve baba evladına şirk ve haram olan herhangi bir şeyi emretmediği sürece itaat edilmesinin zorunluluğunu özellikle belirtmek isterim. Hatta Allah’ın (c.c) İsra Suresi’nin 23. ayeti kerimesinde "Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme. Onları azarlama. Onlara tatlı ve güzel söz söyle." Şeklinde geçen emirlerine harfiyen uyulması, ayetteki ‘’İyi davranmanızı kesin emretti.’’ İfadesi ve ‘’İhtiyarlık çağına ulaşmaları durumunda onlara öf dahi denilmemesi’’ uyarısını her an gündemimizde tutmamız gerektiğini belirtmek isterim.

Şu hususu unutmayalım ki anne baba ile ilgili karşılaştığımız veya karşılaşacağımız bütün olumsuzlukları Rabbimiz biliyor ve bizi bu hususlarda önceden uyarıyor ki onlara karşı en iyi olmaya gayret edelim. Yine Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (a.s) çektiği bütün sıkıntı ve musibetlere karşı hatta Taif’te dışlanıp taşlanmasına rağmen bedduayı ağzına almamıştır. Ancak anne babaya itaat ve güzel davranışların ihtiyatına şu hususla, hatta şu beddua ile çok net bir şekilde dikkat çekmiştir. Allah Resulü (a.s) bir gün “Yazıklar olsun! Bir kez daha yazıklar olsun! Ve bir kez daha yazıklar olsun!” dediler. Ashabı “Ey Allah'ın Resulü (a.s) kime yazıklar olsun” diye sorunca, Allah Resulü (a.s)“İhtiyarlık zamanlarında anne-babasından birine yahut her ikisine yetişip de (kendilerine gereken hürmeti göstermediği için) cennete giremeyen kimseye…” (Müslim, Birr, 9.) şeklinde cevap verdi.

Buradan yine anlayacağımız, kişi anne babasına karşı hürmette eksik olunca Allah'ın (c.c) rızasına ulaşamaz ve nihayetinde cenneti de kaybedenlerden olur. Buraya kadarki kısma binaen tüm kardeşlerimizden anne ve babanın bazı yaptıkları davranışlar, işler hoşumuza gitmese bile geçici ve bir oyundan, bir eğlenceden ibaret olan dünya hayatı için olumsuz davranmayalım. Allah (c.c) için sabredenlerden olalım. Unutmayalım ki biz Allah'a (c.c) şirk koşmamayı ve ana babaya itaati (haramlar dışında) birinci işimiz olarak belirlersek, biiznillah anne baba özelinde sabrettiğimiz her işimiz de istediğimiz şekilde veya gönlümüzün hoşnut olacağı şekilde sonuçlanacaktır. Yeterki bizler buna gerçekten iman edip amelimize taşıyalım.

Yazımızın başındaki cümleden anlaşılacağı üzere konumuz hem anne babaya itaati hem de anne babanın çocuklarına karşı nasıl olması gerektiğini barındıracak. Günümüzde anne babaya itaatten çok söz edilmesine karşın anne babanın da çocuklarına karşı nasıl olması gerektiği hiç konuşulmuyor şeklinde duyumlarımız oluyor. Olabiliyor. Hatırda tutulmalıdır ki sorumluluğun olması ve imtihanların da ölüm gelinceye kadar devam etmesi dünya hayatının olmazsa olmazlarındandır. Bu sorumlulukların bir tanesi de anne baba olmaktır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah (c.c) anne baba konusunda kullarını çok net ve kesin bir şekilde uyarmış ve açık hiçbir kapı bırakmamıştır. Ancak anne babalar olarak bilelim ki Allah (c.c) bizi bu kadar korumaya almışken çocuklarımıza karşı da davranış, duruş ve anlayışımızda mutlaka bizi de hesaba çekecektir. Allah (c.c) anne babalara insan yetiştirme görevini vermiştir. Burada bilelim ki bizim eğittiğimiz insanın aynen yetiştirdiğimiz şekilde olacağıdır. Bu hususta bizler çocuklarımıza karşı doğru ve adil olursak, merhametimizi eşit paylaştığımızı, aralarında adil davranmamız gerektiğini fiili olarak gösterirsek, onlar da hem kendi ailelerine hem de topluma karşı doğru, merhametli ve adil (Hakkı gözeten) durumunda olacaklardır. Çocuklarımızı yetiştirme ve aralarında adaletle hükmetme durumumuz inşallah adaletli bir nesil ile karşılaşmamızı beraberinde getirecektir.

Bu anlamda akılda tutulması gereken en önemli husus ‘’Adalet’’ kavramıdır ki başlı başına bir sorumluluktur. Ebeveyn ve evlatlar arasındaki bu ilişkide bir aksaklık varsa bütün sorunlar da oradan çıkacaktır. Anne ve babaların dikkat etmesi gereken bu hususu ilk insan Hz. Adem'in (a.s) çocukları ve Hz. Yakub'un (a.s) yine kendi çocukları arasında cereyan eden kıskançlık ve haset üzerinden ifade etmek isterim. Hatırlarsanız, Hz. Âdem (a.s) çocuklarından Kabil, Habil'i kıskançlık yüzünden, “Babam Habil’i daha çok seviyor vb.” bahane veya sebeplerle öldürdü. Diğer tarafta Hz. Yakub'un oğulları Hz. Yusuf (a.s) için“Babamız onu daha çok seviyor” diyerek kuyuya attılar. İki olaya da baktığımızda Hz. Yakub ve Hz.Âdem’in (A.S) çocuklarından Habil ve Hz.Yusuf ‘un (a.s) ikisinin de hem anne babaya karşı hem de aile içinde daha halim selim diyebileceğimiz, kalbin meylini daha çok celbedecek durumdalar. Bu husus da insanın fıtratında var olan haset, kıskançlık ve ben olgusunun şeytan tarafından çok daha rahat ve kolay kullanılabileceğini gösteriyor ki nitekim öyle de oluyor. Bu durum ise farkında olmadan ebeveynin sebep olduğu ya da olabileceği bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Son olarak şunları söylemek istiyorum; Evet gerçekten çocuklarımızdan bir kısmının veya birinin huyu bizim kalbimizin ona meyletmesine sebep olabiliyor ya da çocuklarımızdan birinin olumsuz davranışları ona karşı duruşumuzu olumsuz etkileyebiliyor. Ne olursa olsun çocuklarımız arasında sevgi, muhabbet, dayanışma vb. durumlar bizim elimizle ve dilimizle daha güzel olabilir. Bu nedenle birini daha çok seviyorsak veya birine karşı davranışlarından kaynaklı bir kırgınlığımız varsa da ikisini de çok belli etmemeye çalışarak, kardeşler arasında “Kabilvari” durumların, kıskançlıkların olmamasını sağlayacak bir duruş sergileyelim ve ne olursunuz çocuklarınız sizden adalet konusunda şikâyetçi olmasın. Birinin ahlakını daha fazla sevebilirsiniz. Birinin konuşmasını, üslubunu sevebilirsiniz. Birinin size karşı tavırlarını daha güzel görebilirsiniz. Ancak bunların hiçbiri çocuklarınız arasında adaletsiz davranmanıza sebep olmamalıdır. Unutmayın ki sevginizi, merhametinizi, ilginizi üzerinde tuttuğunuz çocuğunuz, sizin bu bilinçli veya farkında olmadan meydana gelen davranışınızdan dolayı kardeşler tarafından haksızlığa ve zulme uğrayabilir ve maalesef bu durumun sebebi de siz olmuş olacaksınız.

Allahu Teâla’nın “Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” (Maide 8) ayeti kerimesini “Bir evladınıza karşı öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” şeklinde de tefsir edebilir, ayeti kerimenin bu anlamda tefsir edilmesini göz önünde bulundurup Allah'ın (c.c) azabı ile karşı karşıya kalmamanız adına adaletli olmanız sizin için en elzem olanıdır. Bütün bu hususların anne baba ve evlatlar tarafından anlaşıldığına inanıyor ve Allah’ ın (c.c) anne baba konusunda kullarını çok net ve kesin bir şekilde uyardığını ve onlara karşı açık hiçbir kapı bırakmadığını belirttiğimiz ifademize binaen şu hadis-i şerif ile tamamlamak istiyorum. “Çocuk, hiç bir iyilikle babanın hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olmuş bir vaziyette bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa hakkını öder.” (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, 6) Anne babamız bize göre, bize haksızlık etse bile biz, içinde olduğumuz imtihanı kazanma derdine düşerek onlara hürmette kusur etmeyelim. Kendi nefsim başta olmak üzere tüm evlat, anne ve babalara…

Selam ve dua ile.