Bu yazıyı yazarken, şu an Suriye için yeni bir sayfanın açılmış durumda olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Çünkü altmış yılı aşkın süren zulüm dolu Sosyalist baas rejimi çökmüş durumda. Bir milyona yakın bir insan kitlesinin katili olan bu ve benzeri rejimlerin, tarihin çöplüğüne yuvarlanmasını temenni etmekteyiz. Yine yeni bir yönetim oluşturulurken, değişim ve dönüşümün Müslümanlar lehine, özellikle de Filistin davası lehine evirilmesini temenni ve dua ediyoruz…
Daha önce Suriye zindanlarında kalan biri ile tevafuken bir yerde karşılaşıp konuşmuştum. Zalimlikte kimse Esat ailesinin eline su dökemez. Zindan ve işkencelerini dinlerken hayret etmiştim. Bu düzenin bir gün mutlaka yıkılacağı tesadüf değildir. Bizzat Allah’ın adaletidir. Yine kırk iki yıl önce bu necis rejimin Hama’ da işlediği cürümlere tarih ve insanlık şahittir. O dönemde sosyalist rejimden kaçan Müslüman halk memleketimizin doğusundaki dağlara kadar tehcir olmuşlardı. Zalim rejim bu Müslümanları takip etmiş hatta bazı Müslümanları sınırlarımız içerisinde şehit etmişti. İki gün önce ekranlara düşen bir görüntü gerçekten de vahşetin boyutunu gösteriyordu. Tam kırk iki yıl önce yani seksen ikide bir Hama direnişçisi zindana atılmış, ancak bu devrimde direnişçiler tarafından salıverildi. Küfür devam eder ama zulüm devam etmez hakikati, ilahi adaletin şaşmaz gerçeğidir.
Suriye’nin geleceğinin sağlam zeminler üzerine oturtulması için özellikle de komşu ülkelerin ellerini taşın altına koyarak ellerinden gelen fedakârlığı yapmaları gerekmektedir. Temennimiz, İslam’ın, Müslümanların ve Suriye halkının yararına olan bir konsensüsün perde altında sağlanmış olmasıdır. Görünen o ki bu devrimin arkasında planlı ve programlı bir çalışma ve girişim vardır. Hatta temelleri yıllar öncesine dayandığı anlaşılmaktadır. İnşallah bu devrim Müslümanların ve özellikle de Filistin ve tüm direniş cephelerimizin lehinde olacaktır. Bu devrimin erken gelmesi tüm Ortadoğu aktörlerini ve emperyal güçlerini şaşırtmış olsa da, kanaatimiz o ki bu yapılan zulümlerin bir sonucudur.
Lafı eveleyip gevelemeden şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette ki Suriye üzerinden Filistin’e bazı yardımlar ulaştırılmıştır. Bu yardım asla Esat ailesinin ve sapık ideolojisinin zulümlerini meşrulaştıramaz ve aklayamaz. Dolayısıyla zulüm kimden gelirse gelsin adil bir şekilde karşısında olmak zorundayız. Bu aynı zamanda İslami ve insani bir duruştur. Şimdiye kadar bu devrimle alakalı olarak şahit olduklarımız, devrimi gerçekleştiren tarafın çok dikkatli davrandığıdır. Suriye eskisi gibi asla olmayacaktır. Müslümanların beklentisi ise o coğrafyada hiçbir sömürgeci ve gayri İslami oluşumun kalmamasıdır. Yani Suriye, Suriyelilerindir ve Suriye Kadim bir İslam coğrafyasıdır.
Suriye devrimi ile ilgili fazla politik tartışmalara girmeye ve bu devrimin arkasında ABD gibi vahşi devletleri aramaya gerek yoktur. Bu vahşiler olmadan hiçbir devrim, değişim ve dönüşüm olamaz algısı sadece batı dünyası tarafından oluşturulmuştur. Allah azimüşşan zulmü kabul etmez ve zalimlerin sonunu getirmek için sebepler yaratır. Bence mesele bundan ibarettir. Önemli olan Müslüman kesimlerin birlikteliklerini sağlayıp politik manada masada da kazanmalarıdır.
Eğer Müslümanlar bu imtihanı başarıyla geçip batı dünyasına taviz vermeseler, sıra diğer bazı batı yanlısı Arap ülkelerine de gelecektir. Çünkü gecelerimiz çok karardı. Kararan gecelerin şafağı da pek yakındır.
İslam dünyasının ve Kudüs davasının kazanacağı yarınlara ulaşma dileklerimle.