Yusuf Türk
İnsan hayatını yaşanılır kılan ya da yaşanmaz hale getiren bazı kavramlar vardır. Bu kavramlar hayatımız içerisinde oldukça ciddi bir etkiye sahiptir. öyle ki hayatın idamesi onlara bağlıdır. Bu kavramlardan biri şüphesiz ’’Merhamet’’ kavramıdır.
Hayat içerisinde bir nimetin kıymetini anlamak için söz konusu nimetin olmadığını düşünmek gerekir ki nimetin kıymeti anlaşılabilsin. örneğin; su nimetinin olmadığını düşünelim. Suyun olmadığı bir hayat yaşanılmaz. İnsanlar susuzluktan ölürler. Her yer kir içinde ve insanlar hastalıkların pençesinden kurtulamaz. Açıkçası susuzluğun hayali bile insana çok ağır geliyor.
Günlük hayat içerisinde kullandığımız bir tabir vardır ; ‘’Balık suyun kıymetini suyun içindeyken bilmez’’ ama sudan çıktığı gibi suyun hayatın ta kendisi olduğunu anlar ama iş işten geçmiş oluyor. Onun içindir ki yine toplum içerisinde herhangi bir nimetin ne kadar kıymetli olduğunun farkına varan kişi için; ‘’sudan çıkmış balığa döndü’’ tabiri kullanılır.
Evet, merhamet kavramı da en az su kadar kıymetli ve hayatın olmazsa olmazlarından olan manevi bir nimettir. Bu kavramın olmadığını düşünelim yani insanların merhametsiz olduğunu düşünelim; Herkes acımasız, en ufak bir acıma duygusu yok ve her yerde insanlar birbirine zulmediyor ve öldürüyor. Baba çocuğuna, çocuk babasına haksızlık ve zulmediyor. Karı ve koca arasında sürekli şiddet var. Yani, tabiri caizse hayat bir savaş alanına dönmüş ki savaş alanında kimse düşmanına merhamet etmez.
Günümüz toplumunda da merhamet kavramının oldukça zayıfladığını görüyoruz. İnsanlar bir takım menfaatlerinden dolayı insanlara zulmediyor. İnsanlar basit bazı sebeplerden dolayı birbirini öldürüyor. Öyle ki bir baba daha iki aylık olan bebeği öldüresiye dövebiliyor. Söz konusu babaya neden dövdün denilince; bir anlık öfke deyip meseleyi özetliyor. Aslında mesele bir anlık öfke değildir. Asıl mesele bir anlık merhametten yoksunluğun nelere mal olduğudur. Yani insanoğlu bir an dahi merhametten yoksun kalırsa çevresindeki insanları öldürmeye kadar büyük cürümler işleyebilir.
Bizler müslümanız ve İslam dinini yaşamak üzere vazifelendirilmiş bir ümmetiz. Bu vazifeyi icra ederken hassas olmamızı gerektiren hususlar vardır. Bunların başında merhametli olmak gelmektedir. Çünkü merhamet hayatı yaşanılır kılan bir nimettir. Nitekim Hz. Muhammed (sav) bir hadis-i şeriflerinde; ‘’yeryüzündekilere merhamet ediniz ki Allah da size merhamet etsin’’ Yüce Allah’ın insanlara merhamet etmesi insanların birbirine merhamet etmesine bağlıdır. Aksi halde Allah merhamet etmez. Allah da merhamet etmez ise hayat kesinlikle yaşanılmaz.
Yine Hz. Ömer naklettiği bir olay da şöyledir; Bir savaş sonrası Resûlullah’a esirler getirildi. Aralarında oradan oraya koşan bir kadın vardı. Sonunda kadın (aradığı) çocuğu buldu, hemen kucağına aldı ve emzirmeye başladı. Allah Resûlü şöyle dedi: “Ne dersiniz,bu kadın çocuğunu ateşe atabilir mi?” Biz de “Hayır, asla atmaz” dedik. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: “Şüphe yok ki Allah’ın kullarına merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden çok daha fazladır.” (Buhârî)
Özellikle bu aralar merhametli olmaya çok ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyaç giderilmezse yani insanlar birbirine merhametli davranmazsa Allah da merhametini bizden esirger ve hayatımız zehir olur. Allah merhametli kullarının sayısını artırsın. Amin