Corona virüs salgınından bu yana Türkiye’de zamlar en çok konuşulan konuların başında geliyor. Böyle giderse zamlar daha çok konuşulacak.  Ama zamların çok konuşulması diğer çok konuşulan meselelere nazaran şöyle bir farkı var; zam meselesini halkın büyük bir çoğunluğu konuşurken ve dert yanarken devletin idare kadrosunda bulunanlar ise zam yapıldıktan sonra her nedense halktan gelen tepkilere sağır kalıyor. Dolayısıyla zammı sadece geçim sıkıntısı yaşayan gariban vatandaş konuşuyor. Tek taraflı bir konuşma hiçbir anlam ifade etmez. Ama devletin idare kadrosunu ve zenginlerini olumlu ya da olumsuz etkilen her hangi bir mesele cereyan ederse hem devletin idare kadrosu ve zenginler meselesi çok konuşuyor ve bu konuda halkı da konuşturuyor.

Hâlbuki yaklaşık iki ay önce Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimi yapıldı. Seçimlerden önce aday olan herkes halkın refah seviyesini yükselteceğini iddia ediyordu. Seçimlerden sonra bu iddialarını ispat etmeleri gerekirken iddialarının tam tersini yapmaya başladılar. Bilmiyorum, demek ki iddia etmek köprüyü geçinceye kadarmış. Köprü geçildikten sonra iddia yerinde kalıyor iddia edenler ise seçim öncesi yarım kalan işlerine devam ediyorlar.

Halk bunları görüyor ve gördüklerinin tahlilini mutlaka yapıyordur. Çünkü bu halk bu türden uygulamalara yani iddia, iddia öncesi ve iddia sonrası merhalelerini artık ezberlemiş durumda. Fakat halkın bu ezberi bozması gerekir. Yapılan fahiş zamlar ile ilgili elinden geldiği kadar sesini yükseltmelidir. En önemlisi ise bu haklı tepkinin devamlılık arz etmesi gerekir.

Bu haklı tepkiyi sahada icra ederken özellikle Milletvekili olarak meclise gönderdikleri şahıslar ile görüşüp onlar üzerinden sorun her ne ise uygun çözüm yollarını bulmaları gerekir. Nitekim meclise gidenler halktan vekâlet alıp halk adına mecliste bulunma ve bulunmanın hakkını vermek üzere ordadırlar. Bu anlamda vatandaşı olumlu veya olumsuz etkileyen her ne varsa bunu meclise ve yetkili makamlara taşımalı ve netice alıncaya kadar peşini bırakmamalıdırlar.

Malum olduğu üzere sokaktaki gariban vatandaşın söylemi ile devletin temsil edildiği TBMM deki Milletvekilinin söylemi aynı değildir. Dolayısıyla Milletvekili olan her şahsa çok iş düşüyor. Zamlar, vatandaşı ciddi manada mağdur ediyor. Bu mağduriyetin giderilmesi Milletvekillerinin gerekeni yapması ile çözülür veya aza indirgenebilir.

Yazımın başlığında da dediğim gibi “çok konuşuluyor ama…” dilerseniz Ama’nın devamını getirelim; evet zamlar çok konuşuluyor ama konuşanlar sahada zammın mağduru olan vatandaştır. Her ne kadar çok konuşulsa da bir karşılığı yok. Demek ki çok konuşanların değişmesi gerekiyor. Çok konuşan halk değil mecliste halkın vekilliğini yapan Milletvekilleri olmalıdır. Böyle olursa halkı mağdur eden her ne husus olursa olsun meclisin gündeminden çözüm üretilinceye kadar düşmeyecek…

Halktan aldığı vekâletin hakkını veren Milletvekillerinin sayısının artması temennisiyle Allah’a emanet olun.