Günümüz insanın gündeminde daha çok maddi meseleler vardır. Yani meselelere daha çok maddi güzle bakar olduk. Sanki koca kâinat, gözümüzle gördüklerimizden ibaretmiş gibi… Hâlbuki koca kâinatı kusursuz bir şekilde idare eden Allah’ı (cc) göremiyoruz. Hal böyle olunca insanoğlu kendisini maddi güç sahibi bir mahlûk olarak görmeye başlar. Böyle bir durumda ise insan, Allah’ın kendisine verdiği manevi güç ve imkândan habersiz bir şekilde yaşamaya başlar.

Her şeye maddi güz ile bakan insan, manevi her türlü nimetten de mahrum kalmış olur. Oysa insan hayatını idare eden güç maddi güç değil aksine manevi güçtür. Yani güz ile görülen her nimeti güz ile görülmeyen manevi güç idare etmektedir. İnsanların sosyal hayatlarını mümkün kılan şey insanların manevi yönleridir. Daha açık bir ifade ile insan, kendinse bahşedilen maddi ve manevi yönleri ile yaşaması mümkün hale gelen bir varlıktır.

İnsanoğlu, manevi güçler olan saygı ve sevgi olmadan yaşayabilir mi? Bu soruya her akıl sahibi insan ’Hayır! İnsan saygı ve sevgi olmadan yaşayamaz’ cevabını verecektir. Aksi cevap veren birileri olursa, söz konusu kimselerin insani yönlerini sorgulaması gerekir. Çünkü manevi birer nimet olan saygı ve sevgi olmadan insanın sosyal bir ortam inşa etmesi kesinlikle mümkün değildir.

Nitekim Allah (cc) Al-i İmran suresi 159. ayette ; ’Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.’buyurarak yumuşaklığın yani saygı, sevgi ve anlayışın olmaması durumunda Resulullah’ın dahi bir toplumu inşa edemeyeceği gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bugün insanlar bir arada yaşama konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorlarsa bunun temel sebebi insanları bir arada tutan manevi güçlerin gereği gibi icra edilmemesidir. Söz konusu manevi güçler, Allah’ın insanoğluna verdiği ve yaşamını mümkün hale getiren güçlerdir.

Hulasa, içinde yaşadığımız toplumun daha yaşanılır bir hale gelmesi için maddi imkânlara önem verdiğimiz kadar manevi imkânları da önem verip onları pratikte ciddi manada uygulamalıyız. Çünkü insanlar her nereye giderse gitsin mutlulukları için aradıkları tek şey huzurlu bir yaşamdır. Huzurun olabilmesi için de manevi güç ve imkânların kıymeti bilinmelidir. Aksi halde bu toplum huzur kelimesini lügatlerinden çıkarması gerekir.

Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.(Bakara 208) bizleri bir arada tutan söz konusu manevi güçlerin aramızdan kaybolması ve yerine kaosun yer edinmesine asla müsaade etmemeliyiz. Bunun için de Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat etmeliyiz ve Şeytana asla uymamalıyız.