Mülteciler ve mülteci meselesi Türkiye’nin yıllardır meşgul olduğu bir meseledir. Özellikle Suriye’deki iç savaştan sonra söz konusu mesele daha çok gündeme gelmeye başladı. Aslında Suriye’deki savaşın başlaması ile Türkiye için yeni bir mülteci meselesi sürecinin başladığını söyleyebiliriz. Bu süreç Suriye’nin sınır komşusu olmasından ötürü gündemdeki yerini sürekli korumuştur. Yani mülteci sorunu Suriye’deki iç savaş itibariyle Türkiye’nin gündeminden hiç eksik olmadı diyebiliriz.

Mülteci meselesinin daha iyi anlaşılması için meseleyi belli başlı boyutlarla değerlendirmek gerekir. Bundan dolayı meseleyi üç boyutta değerlendirmek istiyorum;

1-mültecilerin sığındığı ülke ile ilgili boyut; her ülkenin kendine göre maddi ve manevi menfaatleri vardır. Haliyle kendisine sığınmaya çalışan mültecileri kabul etmesi de maddi ve manevi menfaatlerine uygun olması lazım. Türkiye, mülteci meselesi konusunda izlediği politika itibariyle Dünyanın gündemine oturduğu bir ülkedir. Çünkü Suriye savaşının başlamasından bu yana yaklaşık üç milyon Suriyeli Türkiye’ye gelmiştir. Bu rakam küçümsenecek bir rakam değildir. Doğrusu dünyanın gündemine oturmaya layık bir miktardır. Tabi mültecilerin Türkiye’ye ilticasıyla birlikte Türkiye’nin siyasi gündemindeki temel gündem maddelerinden bir tanesi de mülteci meselesi olmuş oldu. Kimi siyasiler olumlu buldu kimileri mültecileri hakir gördü ve Türkiye’den bir an önce çıkarılmasını istedi. Ama her ne kadar birilerinin huşuna gitmese de Türkiye’nin diğer Dünya ülkelerine nazaran izlemiş olduğu mülteci politikası mülteciler açısından oldukça iyi bir politikadır. Gelen mültecilerin çoğunluğu Müslüman kimliğe sahip kimseler ve Türkiye de % 90’nı Müslüman olan bir ülke olması hasebiyle din kardeşlerine kucağını açmış ve ülke içinde yeni imkânlar kendilerine sunmuştur. Devlet olarak da bu imkânları geliştirmeli ve mülteci politikasıyla ilgili eksikliklerini gidermeye başlamalıdır.

2- mülteciler ile ilgili boyut; öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor ki, bir insanın kendi ülkesinde rahat bir şekilde yaşayamıyor olması çok zor bir durumdur. Bunu ancak yaşayan bilir. Bunun için de ’’acı anlatılmaz yaşanır’’ cümlesiyle yerinde bir cümledir. Oldukça zor bir durum ve zor bir süreç doğrusu…

Kendi memleketindeki savaşlardan dolayı memleketini terk etmiş, kimileri anne babasını, kimileri çoluk çoğunu, kimileri bütün mal varlığını kaybetmiş bir şekilde yurdunu terk etmiş. Dağların bile kaldıramayacağı bu acıyı göğüslemiş ve bir umutla bambaşka bir ülkeye sığınmış. İltica ettiği ülke sınırların geçtikten sonra kendisini daha çetin imtihanlar bekliyor. Tanımadığı, bilmediği, kanunlarından, gelenek ve göreneğinden haberinin olmadığı bir ülke… Ama her şeye rağmen bir umut deyip hayatını idame etmeye çalışıyor. Bu kadar sıkıntılarla boğuşan mültecileri ülkeden çıkarmaya çalışan ya da mültecileri bahane edip ortalığı karıştırmaya çalışanlar var. Buna asla müsaade edilmemelidir. Gelen mülteci ülkenin mevcut kanunlarına tabidir. Sığındığı hayatına bir düzen veren mülteciyi kaosun daha devam ettiği ülkesine göndermek ne kadar doğrudur. Bu düşüncede olan yani mültecileri geri göndermeye çalışanları empati kurmaya davet ediyorum.

3-Dünya Müslümanlarıyla ilgili boyut; Hz. Muhammed (sav) Müslümanları bir vücuda benzetmiş. Yani vücudun her hangi bir azası zarar gördüğü zaman vücudun diğer azaları zarar dokunmuş azanın şifa bulması için çabalar. Mülteciler de ümmet vücudunun bir azasıdır ve mevcut ümmet bu azaya gereken sahipliği göstermelidir. Mülteci kardeşini batıl batının ve iş birlikçilerinin dünyalık menfaatlerine asla terk etmemelidir. Dünyaya medeniyet dersi vermeye çalışan batıl Batı kendisine sığınmaya çalışan mültecileri ülkelerine kabul etmiyor ve bundan dolayı da mülteciler sınırda mahsur kalıyor ya da ölüyor. Kıyıya vuran Aylan bebeğin cansız bedenini nasıl unuturuz!

Türkiye mülteciler ile ilgili sorunlara itinayla yaklaşmalı. Art niyetli kimselerin heveslerini kursağında bırakmalıdır. Ve en önemlisi mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmeli ve dış güçlerin müdahalesine asla pirim vermemelidir.

Bu arada bana göre “mülteci sorunu” değil “mülteci meselesi” tabiri daha çözümcü ve daha insancıl bir tabirdir.