Bismillah
Aziz okurlar, İbadetler insanların içersinde bulunduğu sıkıntılı süreçlerde daha değerli olur. Çünkü ibadetler her zaman olduğu gibi musibet sürecinde de insanları manen rahatlatır. Gerçi dünya hayatı devam ettiği müddetçe musibetler yakamızı bırakmayacaktır ki bu, yani musibetler imtihanın olmazsa olmazıdır. Ama musibetin çeşidi insanların ibadetin değerini anlamasında daha doğrusu Allah’a gereği gibi ibadet etmede etkilidir.
Nasıl olur? Diyebilirsiniz.
Şöyle olur; musibet maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. Musibetin hangi çeşidi olursa olsun insanları ibret almaya teşvik etmelidir. Musibetin asıl geliş gayesi insanları zor duruma düşürmek değildir aksine insanları bulundukları gafletten kurtarmak ve Allah’a yakınlaştırmaktır. Dikkat edilirse insanlar musibet esnasında Allah’a daha çok dua eder, bu da musibetin insanları tövbe etmeye ve iyilik yapmaya teşvik ettiğini gösteriyor. Ama toplum olarak musibet maddi yani somut olmadığı müddetçe akıl almıyoruz. Yani illaki birileri gelen musibetten dolayı ölecek, sakat kalacak, evi yıkılacak, iflas edecek vb. gerçi böyle olsa da insanlar belli bir süre sonra yine kendi nefislerine ve başkalarına zulmetmeye devam ediyor. Bu da insanların ne derece Ahiret şuurundan uzak olduğunu gösteriyor ki Ahiret bilincine sahip biri bu dünyanın bir gün biteceğini ve hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna gideceğini bilir ve dolayısıyla Ahiret için azık biriktirir.
Ve malumunuz olduğu üzere büyük bir musibet olan ve tüm dünyayı etkisini altına alan covid- 19 hala artarak devam ediyor. Bu musibet sebebiyle binlerce insan öldü. Bu süreçte mübarek ramazan ayı manevi olarak bizleri ayakta tuttu ve birçok nimetin kıymetini anlamamıza vesile oldu. Ve öyle görünüyor ki Kurban bayramını da covid-19 salgını eşliğinde idrak edeceğiz. Yardımımıza Hz. İbrahim’in(as) sünneti olan Kurban yetişecek ve bu salgının bitmesine vesile olacak inşallah. Bu vesileyle dilerseniz Kurban hakkında biraz bilgi verelim;
Kurban sözlükten ;’’yaklaşmak, Allah’a yaklaşmaya vesile olan şey’’ anlamına gelmektedir. Dini literatürde ise; ibadet maksadıyla belirli bir vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce boğazlamak, ya da bu şekilde boğazlanan hayvan demektir. Arapçada bu şekilde kesilen hayvana udhiyye denilir.
İnsanlık tarihi boyunca neredeyse bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olması ile beraber şekil ve amaç açısından aralarında birtakım farklılıklar bulunur. İnsanlık tarihinde ilk kurban boğazlama hususu Hz. Âdem’in iki oğlu olan Habil ve kabilin kestiği kurbanlardır ki Allah Habillin kurbanını kabul etmiştir, çünkü Habil Allah için en semiz hayvanı seçip kurban etmiştir.
Kurban ile alakalı Kevser süresinde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır;’’Rabbin için namaz kıl ve kurban kes’’Yine peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır;’’Kim ki, kurban kesmeye mali kudreti yerinde olur da kurban kesmezse, o kimse namazgâhımıza sakın yaklaşmasın’’ayet ve hadisi göz önünde bulundurduğumuz vakit kurban kesmenin çok ehemmiyetli bir ibadet olduğunu anlamış oluruz, imkanı olduğu halde kurban kesmemenin ise ne derece olumsuz sonuçları beraberinde getirdiğinin idrakine varmış oluruz.
Kurbanın fıkhi yönüne kısaca değinecek olursak. Kurban kesmenin vacip olmasını şartları şunlardır; Müslüman olmak, Akıllı ve buluğa erişmiş olmak, Mukim olmak yani yolcu olmamak, Belirli bir mali güce sahip olmak. Gayri Müslimlere için öncelikli olan iman etmeleridir ki kurban ise imanın bir gereğidir. Hanefi fakihlerinin bazısı ve maliki ve Hanbelî mezhebine göre kurban kesmek için akıl ve buluğ şartı yoktur. Şafii mezhebine göre bu durum şarttır. Maliki ve Şafii mezhebine göre yolcu ile mukim arasında kurban kesme noktasında bir fark yoktur yani gerekli şartları taşıyorsa kurban kesmelidir. Mükellefiyet için gerekli olan yeterli mali güce sahip olmak için ise kurban kesecek kişinin asli ihtiyaçları ve borçları hariç 85 gr. Altına ya da buna mukabil paraya sahip olması gerekmektedir yani zekât ve fıtır sadakası için aranan zenginlik ölçüsü kurban kesme ibadeti için de geçerlidir.
Kurban edilecek hayvanlar; Koyun, Keçi, Deve, Sığır ve Mandalar da sığır cinsindendir. Sığır ve devenin kurban edilmesinde en fazla yedi kişi müşterek olabilir, daha azı da caizdir. Koyun ve keçi için ise ortaklık yoktur yani sadece bir kişi kesebilir. Kurban etinin taksimi; Üç kısma ayrılır, bir kısmı kurban sahibine, bir kısmı fakirlere, bir kısmı ise zengin dahi olsa eş-dost ve akrabaya verilmelidir.
Kurban edilecek hayvanda şu noksanlıklar olmamalıdır; bir gözü dahi kör olmamalı, iyice zayıf olmamalı, kesilecek yere gidecek kadar topal olmamalı, dişleri dökük olmamalı, kulak ve kuyruğu kopuk olmamalı, baş kısmı kesik olmamalı, sokakta başıboş dolaşıp pislik yiyen cinsten olmamalı, koyun ve keçinin bir yaşından küçük olmamalı ancak kuzular altı aylarını doldurdukları vakit anneleri kadar gösterişli iseler kurban edilmeleri caizdir. Sığırlar iki yaşından develer ise beş yaşından önce kurban edilmemelidir.
insanlık tarihinden bu zamana kadar hiçbir süreç kurbansız olmamış olamaz da. Çünkü Allah Teâlâ Hz. Âdem’in iki oğlunu samimiyetlerini ölçme adına onlardan kurban kesmelerini istemiştir ve sınavı en iyisini kurban ederek Habil kazanmıştır. Bizler de en iyi hayvanımızı, malımızı ve en bereketli ömür sürecini Allah için kurban edelim ki Habil’in kurbanı kabul olduğu gibi bizim kurbanımız da kabul olsun ve corona virüsün tamamen bitmesine vesile olsun. Evet, her kurban bayramında olduğu gibi bu kurban bayramında da fakir- fukaraya, 2015 yılının 6-8 Ekim olaylarında fakire kurban eti dağıtırken katledilen şehit Yasin Börü ve arkadaşları gibi çalışıp muhtaca UMUT olacağız inşallah. Bu vesileyle 2015 yılının 6-8 Ekim olaylarında kurban bayramında kurban eti dağıtırken PKK’lilerce katledilen şehit Yasin Börü ve arkadaşlarını rahmetle minnetle anıyorum. Kurban bayramına daha var! Diyebilirsiniz ama kurban gelmeden bu şuura bürünelim ve hazırlıklarımızı yapalım.
“Kurban gelsin corona bitsin” duasıyla Allah’a emanet olun…