Aziz okurlar, bundan yaklaşık bir hafta önce Doğru Haber Gazetesinin paylaştığı önemli bir haber vardı. Önemli bir haber olmasına rağmen pek önemsenmedi.

Gazetenin paylaştığı haberin başlığı 'Avrupa'nın Nesli Tükeniyor' şeklindeydi.

Avrupa, İslam ümmetinin tarih boyunca maddi ve manevi alanda kendisinden olumsuz manada etkilendiği bir kıtadır. Bu kıta şimdilerde ciddi bir sorunla karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Avrupa kıtasının içinde bulunduğu bu olumsuz durumu bir rapor halinde Fransa Ulusal Demografi Çalışmaları Enstitüsü paylaştı.

İşte bu raporun bazı sayısal verileri:

-Avrupa genelinde 1972 'lerde doğmuş kadınların yaklaşık 5'te biri çocuk sahibi değil.
-70'li yıllarda Kuzey Avrupa'da doğan kadınların yüzde 15'i çocuk sahibi değil.
-Bu oran Batı Avrupa'da yüzde 18'e yükselmiş durumda.
-Güney Avrupa'da bu oran yüzde 20'ye ulaşmış durumda.
-Doğu Avrupa'da ise 1968'lerde doğan kadınların yüzde 8'i çocuk sahibi olmazken bu oranın Avrupa genelinde ortalama yüzde 14'e çıktığı belirtildi.

Avrupa ülkeleri bu olumsuz durumun önüne geçmek adına her ne kadar bazı uygulamalara başvursa da ben bunların çözüm için çok yetersiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü Almanya eski başkan yardımcısı Franz Müntefering, 'Önümüzde nüfus artışı ile ilgili herhangi bir gelişme yok. Nüfus azalması devam edecek. Almanya'da 2008 yılında 81 milyon insan vardı.2030 da Almanya'daki nüfus 2-3 milyon daha azalacak. 2050 yılında nüfusumuz 70 milyona düşecek. Belki de daha az olacağız. Bu neden böyle? Çünkü ihtiyacımız olandan daha az çocuk yapmaktayız.' açıklamasında bulunmuştu. Bu tür bir açıklamanın bir devlet adamı tarafından dile getirilmesi işin ne kadar ciddi olduğunu ve öğretilen çözümlerin de yetersiz ve isabetsiz olduğunu göstermektedir.

Avrupa'nın bu hale gelmesinin nedeni aile olgusunun ve değerlerinin kaybolmasıyla alakalıdır. Bununla beraber Avrupa toplumu ahiret bilincinden, Resulullah'ın (sav) örnek aile modelinden uzak bir toplum. Nerdeyse Avrupa'daki bütün evlilikler gayr-i meşru yollarla yapılıyor. Evliliği sadece nefsi tatmin etme aracı olarak görüyorlar. Nefislerini terbiye etme yerine tahrik ediyorlar. Avrupa'nın başvurduğu çözümlerin sonuç vermemesinin sebebi çözümlerinin İslami ve fıtri olmamasıdır. Çünkü toplum nefsine düşkün bir toplum. Toplumun nefsine düşkün oluşu o toplumun her yönüyle sorunlu hale gelmesi için yeterlidir. Ferdin nefsine düşkün oluşu ailesini, ailenin nefsine düşkün oluşu toplumu, toplumun nefsine düşkün oluşu ise ülkeyi bozmak, yıkmak ve yok etmek için yeterli bir sebeptir.

Peki, işin uyarı ve müjdesi nerde? Diyeceksiniz muhtemelen.


Malumunuz olduğu üzere, ülkemiz Avrupa'yı örnek almada ileri bir seviyede maalesef. Avrupa ise Türkiye'nin kendisi gibi aynı belaya maruz kalmasını istiyor. Bu nedenle aileyi, değerleri, anneliği bir yük gibi yansıtmaya çalışıyor. Avrupa kendisine ait kanallarında 'Anne olmak her kadının arzusu olmayabiliyor, ama bunu yüksek sesle söylemek her zaman kolay değil.' şeklinde başlayan haberde BBC, Türkiye'de kadınların, toplumun 'anneliği kutsal görmesinden' şikayet ettiğini iddia ederek bu konuda farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. 'Kör ile yatan şaşı kalır' atasözü yerinde bir atasözüdür.

Türkiye toplumunun daha çok kiminle zaman geçirdiği, daha çok nereye seyahat için gittiği, daha çok hangi ülkenin hangi kıtanın TV kanallarını seyrettiği şuan ki yaşam tarzından anlaşılmaktadır. Bir toplum başka dünyaperest, hayalperest bir toplumu her yönüyle model alırsa, örnek aldığı toplum gibi hayalperest ve dünyaperest olur ve Resulullah'ın hadisi tecelli etmiş olur.

Yani Avrupa toplumunun akıbeti ne ise Türkiye toplumunun da akıbeti öyle olabilir. Bence bu durum uyarı olarak bize yeterdir.

Müjde: Bu durumu bir benzetme ile izah etmek istiyorum. Aziz okurlar, bir hasta düşünün ki hastalığı oldukça ağır. Bu hastanın iyileşmesi için sadece bir yöntem var ama bu yöntem hastayı son derece zorlayacak bir yöntem. Çünkü bu yöntemin uygulanması ciddi manada ağrılara sebep olabilir. İyileşmesi için tek yol bu zorlu ama şifaya vesile olacak tedaviyi uygulamasıdır.

Ne demek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Yani Avrupa'nın bu ciddi hastalığının tek bir tedavisi var ama Avrupa'nın bunu kabullenmesi oldukça zor. Çünkü bu tedavi, yıllardır alay ettikleri, hor gördükleri, terörizm dedikleri ve yeryüzünden silinmesi için ellerinden geleni yaptıkları İSLAM NİZAMI'dır. Buradan Avrupa'ya sesleniyorum; ey Avrupa, iyileşmek istiyorsan şifa olan ve Allah katında geçerli tek din olan İslam'ı tedavi olarak uygulayacaksın aksi taktirde ölürsün.

İslam dininin mensupları olan biz Müslümanlara müjdem şu:

Dinimizden taviz vermeyelim, çalışalım ve sabırlı olalım. Göreceğiz ki Avrupa iyileşmek için kendisi için tek tedavi yöntemi olan İSLAM NİZAMI'nı uygulamak mecburiyetinde kalacaktır. NİCE MÜJDELERE…

Allah'a emanet olun.