Bu yazımıza bir hikâyeyi konuk edeceğiz. Konuk ettiğimiz bu hikâye, anlayan kimseler için ciddi manada ders ve ibretler barındırmaktadır. Nitekim uzun nasihatlerin kendisine fayda vermediği birçok kimse başına gelen bir musibet vesilesiyle aklı başına gelmiş ve hayatı düzene girmiştir. İnşallah bu hikâye de uzun nasihatlerin kendisine fayda vermediği kimselerin düzelmesine vesile olur. Evet, hikâyemize başlayalım;

Profesör sınıfa girip karşısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra’’Bugün zaman yönetimi konusunda deney ile karışık bir sınav yapacağız.’’ Dedi. Kürsüye doğru yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Ardından kürsünün altından bir düzüne yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir itinayla kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve ’’bu kavanoz doldu mu?’’ diye sordu. Öğrenciler de hep bir ağızdan ’’ Doldu’’ cevabını verdiler. Bunun üzerine Profesör ‘’öyle mi?’’ dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş düktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha, ’’bu kavanoz doldu mu?’’ diye sordu. Bir öğrenci ’’her halde dolmadı’’ diye cevap verdi. Profesör ‘doğru ’ dedi ve masanın altına eğilerek bir kova kum çıkarttı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Tekrar öğrencilerine döndü ve ’’bu kavanoz doldu mu?’’ diye sordu. Tüm sınıftakiler hep bir ağızdan ’’Hayır dolmadı ’’ diye cevap verdi. ’’Güzel ’’ dedi Profesör kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya kadar suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek ’’bu deneyin amacı neydi?’’ diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen ’’zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlak vardır.’’ Diye atladı. ‘’Hayır’’ dedi Profesör, ’’ bu deneyin esas anlatmak istediği, eğer büyük taşları baştan yerleştirmezseniz küçükler yerleştikten sonra büyükleri asla kavanozun içine koyamazsınız gerçeğidir ’’ öğrenciler şaşkınlık içinde birbirine bakarken Profesör devam etti ’’ Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser yapmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şeyler öğretmek! Büyük taşlarınız belki de bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki de hepsi. Bu akşam uyumadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir? İyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmeseniz hiçbir zaman bir daha koyamazsınız. O zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir iş adamı, gerçekte de iyi bir adam olmayacağınızı gösterir’’ Profesör ders bittiği halde sessizce oturan öğrencileri sınıfta bırakarak çıktı gitti…

Evet, hikâye her kesimden insan için ders ve ibretler içermektedir. Bir devletin en tepesindeki insandan tutun en alt birimdeki çalışanı dâhil bu hikâyeden payını alabilir. Aynı zamanda bir aile reisi, bir öğrenci, bir esnaf, bir mühendis, bir doktor, bir öğretmen, bir memur vb. herkes payına düşen dersi alabilir. Gerçek şu ki; hangi devleti, hareketi, kurumu ve aileyi ele alırsanız alın. Hangisinde sıkıntı varsa bilin ki o sıkıntı, işi başlatırken büyük taşlar yerine küçük taşları yerleştirmelerinden kaynaklanmıştır. Ya da büyük taşları yerleştirmiştir ama seçtikleri büyük taşlar çürük taşlardan müteşekkil olmasından dolayı yine de başarısız olmuştur.

Günümüz Müslümanları da büyük taşlar yerine küçükleri ile meşgul durumdadır. Küçüklerden sonra büyükleri yerleştirmeye çalışıyorlar ama yapamıyorlar. Çünkü iş başından bozulmuş durumda. Bundan dolayı bütün Müslüman ülkeler, hareketler, idareciler, öğretmenler, doktorlar, mühendisler vb. hayatlarının büyük taşlarını gözden geçirmelidir. Çünkü asıl sorun burada. Sıkıntılar olacaktır çünkü bu sünnetullah’tır. Ama bunca sıkıntıya rağmen Müslümanlar birlik olmuyorsa demek ki biz Müslümanların büyük taşları arasında VAHDET yoktur, ÜMMET OLMA ŞUURU yoktur. Temelinde bu taşların olmadığı hiçbir ülke, hareket, idareci, kurum, aile başarıya ulaşamaz.

Not; Bu hikâyenin ABD Northwestern Üniversitesi iş idaresi mastır öğrencileri ile zaman yönetimi dersi profesörü arasında geçtiği belirtilmiştir. Kaynak; Zamanın Kıymeti (Adulfettah Ebu Ğudde)