Bismillah.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi Filistin halkının ve destekçilerinin üzerine olsun.

İki haftadır Filistin’de yaşananlar, vatanlarını ve mukaddes beldelerini işgal eden bir rejime karşı direnen bir halkın haklılığının vesikasıdır. Üstelik on yıllardır hiç pes etmeden gösterilen bir direniştir bu!

Genelde savunmada fırsat buldukça da taarruzda olan bir halk, Filistin halkı. Ve İsrail rejiminin vahşetine karşılık cansiperane bir direniş sergiliyorlar. Gelin görün ki; işgalci İsrail rejiminin ne saldırı ahlakı var ne de hak/hukuktan anladığı…

1947 yılında Nazilerin zulmünden kaçıp gemilerle Filistin’e sığınan Yahudiler, açtıkları dev pankartta Filistin halkına şöyle diyorlardı:

“Almanlar ailelerimizi yok etti, siz umutlarımızı yok etmeyin!”

İlticadan işgale evrildi siyonistler. Filistin halkının vatanına, evlerine, kutsallarına göz dikmekle kalmayıp umutlarını hedef aldı. BM’e sırtını dayamış, vahşi hayvanlar gibi saldırıyor İsrail.

Birkaç gün evvel Gazze’de binlerce yaralının sığındığı hastaneyi, tüm dünyanın gözü önünde bombalayıp yüzlerce sivili vahşice katletmesiyle bunu bir kez daha ilan etti. Ve ne yazıktır ki; İslam ümmeti olarak bu durumu sadece kınamakla yetindik. Bu zillet bize ilelebet yeter!

Lakin bireysel anlamda yapabileceklerimize odaklanmak durumundayız. İçimiz kan ağlıyor, üzgün ve öfkeliyiz.

Peki, ne yapalım?

Şu an elimizde kalbimizle buğzetmek, sosyal ağ hesaplarımızdan tel'in etmek, dua etmek, konu-komşuyla gündem etmek ve güvenilir kuruluşlar aracılığıyla nakdi yardım etmekten başka bir güç yok maalesef.

Bunlar az şey mi? Değil kıymetli okurlar!

“Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” buyuruyor Rabbimiz. “Zulmü engelleyemiyorsanız onu duyurun” buyuruyor Peygamberimiz. Verdiğimiz her bir kuruş, yaraların bir nebze sarılmasına olanak sağlıyor. Bu bağlamda nakdi yardımda bulunmak, boynumuzun borcudur.

Ayrıca sosyal medya paylaşımları, sandığımızdan daha fazla etkili. Öyle olmasa algoritma ile bu kadar uğraşmazlar, Filistin yanlısı hesap ve paylaşımlara kısıtlama getirmezlerdi. Ve bu direniş hareketini, bir savaş gibi lanse etmezlerdi.

Evet, savaşların kazananı yoktur! Ama direnenler ölse de yalnız ve mahrum bırakılsa da yaralasan da kazanan taraftır. Filistin halkı, sadece kendi vatanını değil İslam ümmetinin onurunu korumaya azmetmiş. Çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa’yı, Müslüman ülkelerin korkaklığına rağmen var gücüyle savunuyor.

Bu bakımdan siyonistler sövgüye ne kadar layıksa Filistin halkı da övgüye o denli layıktır. İşgale direnişle karşılık veren, bu kadar uzun süre dayanabilen -benim bildiğim- tek halk...

Vallahi onlar kazandılar, kazanıyorlar, kazanacaklar...

Şimdi dilimizle, kalbimizle, malımızla, vaktimizle hasılı gücümüz yettiğince Filistin'den taraf olmamız; insanlığımızın ve imanımızın gereğidir. Ayrıca ispatı da olacaktır!