Allah’ın selamı ve rahmeti üzerimize olsun. (Şu sıra, göğün rahmet bulutlarına her zamankinden çok daha fazla muhtacız…)

Bundan 20 küsur yıl evvel Filistin’le, Kudüs’le, Mescid-i Aksa ile alakalı olumsuzluk içeren en ufak bir haber duyduğum/uz/da gecelerce uyuyamadığımı/zı, günlerce gündem ettiğimi/zi bilirim.

Siyonistlerce atılan tek bir mermi haberinin, yüreğimi/zi dağladığını bilirim. Tek bir zulüm karesiyle günlerce yeme-içmeden kesildiğimi/zi bilirim. Gazze’nin yediği ufacık bir siyon darbesiyle adeta derbeder olduğumu/zu bilirim.

Tüplü televizyondan ya da radyolardan dinlediğimiz akşam haberlerinin ‘Filistin’ dediği yerde nefeslerimizi tutup dikkat kesildiğimizi, kötü bir haber olmasın diye içten içe dualar ettiğimizi bilirim…

Tek bir zulüm karesinin gönlümüzü kanatıp zihnimize nakşolduğunu bilirim. Ki; İkinci İntifada sırasında babasıyla İsrail askerlerinin kurşunlarından korunmak için beton bir bloğun arkasına saklanan ve tüm dünyanın gözleri önünde İsrail askerleri tarafından katledilen Muhammed Durra, cennet kuşu olalı 23 yıl olmasına rağmen ‘dün’ gibi anımsamaktayız.

Aynı şekilde Filistin, Aksa, Gazze ve Kudüs kelimeleri olumlu bir cümle içinde geçince mutluluktan uçtuğumuzu da bilirim. Mücahitlerin isabetli bir vuruşunun, bir anlık şahlanışının, ele geçirdiği tek esirin günlerce muştusunu yaşadığımızı bilirim.

Zulüm haberlerinin gönlümüzü hakikaten yaktığı, küçük çaplı zafer hamlelerinin gözlerimizi parıl parıl aydınlattığı günlerdi onlar. Kudüs denince hayat dururdu ya hu hayat!

Peki, şimdi ne oldu da bu hale geldik?

Koskoca bir zafer hamlesi geldi Filistin’den, bana mısın demedik! Yalnız metanetten değil, lakaytlıktan… Aksa Tufanı, meltem bile olamadı nazarımızda.

Şimdi gökler dolusu zulüm yaşanıyor Gazze’de. İsrail, yıllardır yaptığı vahşeti, en üst boyuta taşıdı. Her türlü silahı kullanıyor. Anlık vahşet kareleri düşüyor önümüze, akıllı cihazlarımızdan.

Yine bana mısın demedik! Demiyoruz!

Hayret…

Bizler ne ara bu kadar duyarsız, kayıtsız, hissiz olduk?

Meğerse böyle bir güne hazırlıyorlarmış bizi! Boy boy resimler, satır satır haberler; yıllar içinde hissiz ve duyarsız kişiliklere evirmiş bizi.

Daha fenası ‘direniş başarılı olamaz’ diye kodlanmış beyinlerimize.

Zihinlerimiz de gönüllerimiz de körelmiş.

Şimdi bileme vakti!

Şu ölü toprağını üzerimizden atmaya mecalimiz yok mu?

Bir mecal bulalım!

Daha çok geç olmadan…

Direniş er ya da geç zaferle sonuçlanacak. El hak!

“Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.” Saffat / 172

Ya gönüllerimiz?

Körleşirse tekrar nura kavuşması mümkün olmayacaktır.

Filistin’de kardeşlerimiz Tevbe Suresi, 14. ayetin gereği olarak bir tufan başlattı.

“Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.”

Peki ya biz?

Hesapsız, sorgusuz, şüphesiz kısaca amasız destek sunmaya gayret mi edeceğiz?

Kafamızı kuma gömüp ‘ama onlar da boyundan büyük işe kalkıştı’ deyip siyonistin ekmeğine yağ mı süreceğiz?

Gün bugündür kardeşler!