Derken Âdem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun
üzerine (Allah da) tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir,
esirgeyendir. (Bakara 37)
Ancak teybe edenler, (kendilerini ve
başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların
tövbelerini kabul ederim. Ben, tövbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara
160)
Şüphesiz insan yani âdemoğlu oluşumuz nedeniyle sürekli günah işleyen, hata
yapan varlıklarız. Üsteki ayette de geçtiği gibi babamız Hz. Âdem yasaklanan
ağaçtan yemesi üzerine işlediği bu hataya karşı isyan etmemiş bilakis Rabbine
yönelmiş ve tövbe kapısını çalmıştır. Tövbe için kapı çaldığında Allah sana
yolları gösterir ve kolaylaştırır. Hz. Âdem’e “Rabbinden (birtakım) kelimeler
aldı.” Hitabı gösteriyor ki Allah sen hata veya günah işledinse ve yine O’na
yöneldinse senin için kolaylaştırdığı gibi ne yapacağımızı da söylüyor. Bize
düşen günah işlememek ama şayet Babamız Hz. Âdem gibi bizde hata yaparsak bunun
için birkaç şey yapmamız lazımdır.
Birincisi ne olursa olsun ne işlersek işleyelim yapacağımız ilk iş Allah’a
yönelmek olmalıdır. Yese veya şeytanın vesveselerine kapılmamak lazımdır.
Yaptığımız günah ve hata eğer insanlarla yani toplumla alakalı yani mahalle
baskısı veya sosyal alandan dolayı içine girip bu günahı işliyorsak o zaman da
o yeri, o mahalle veya ortamı terk etmek lazımdır. Resulullah’ın (a.s)
anlattığı bu hikâyeyi konumuza ışık tutacaktır
Ebu Said (r.a) anlatıyor:
"Resûlullah (a.s) buyurdular ki:
Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir
ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir rahip tarif edildi. Ona
kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânının
olup olmadığını sordu.
Rahip:
- Hayır yoktur! Dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı.
Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi
tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânı
olup olmadığını sordu.
Âlim:
- Evet, vardır, seninle tövben arasına kim perde olabilir? dedi. Ve ilâve etti:
- Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zîra orada Allah'a ibadet eden kimseler
var. Sen de onlarla Allah ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine
dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer.
Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu
kabzetti. Rahmet ve azap melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler.
Rahmet melekleri:
- Bu adam tövbekâr olarak geldi. Kalben Allah yönelmişti, dediler.
Azab melekleri de:
- Bu adam hiçbir hayır işlemedi, dediler.
Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi.
Melekler onu aralarında hakem yaptılar.
Hakem onlara:
-Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha
yakınsa ona teslim edin, dedi.
Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha
yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar." (Buharî)
Hikâyede de görüldüğü üzere eğer günahtan kaçınmak isteniyor ve bir daha o
günahı işlemek istenmiyorsa günah yerlerini terk etmek tabiri caizse tövbe için
“terki diyar” etmek lazımdır.
Ama ben günahı silen bir silgi biliyorum ki üste ayette de geçtiği gibi (Ancak teybe edenler, (kendilerini ve
başkalarını) düzeltenler) tebliğ en büyük silgidir.
Vesselam
TÖVBE
ZeyneL Abidin GÜLSEVER
Yorumlar