Nihayet
gecikmeli de olsa kâğıt üzerindeki adıyla ‘’kadına yönelik şiddeti önleme
yasası’’ kamuoyunda ise İstanbul sözleşmesi olarak bilinen yasa feshedilerek Türkiye
sözleşmeden geri çekilmiş oldu. Tabii sözleşmeden geri çekilmek, dâhil olmak
kadar kolay olmadı. Dile kolay yaklaşık 10 yıldır sözleşmenin garabeti
tartışılıyor olmasına rağmen, her nedense hükümet bir türlü geri adım atmaya
yanaşmıyordu.
Son iki üç yıldır sözleşmeden güç alarak ortaya çıkan sapkın yapılar, bununla
beraber kadının beyanı esastır denilerek kadını adeta günahsız bir varlık
konumuna sokulmasıyla, bundan cesaret alan sözüm ona kim mağdur kadınlar, bir
yandan mahkeme kararıyla kocalarını evden uzaklaştırırken, öte taraftan gayri
ahlaki tarzda başka erkekleri evlerine almaktan imtina etmedikleri gibi,
kanunla koruma zırhına kavuşmuş oldular. Mesele bununla da kalmadı durumu
fırsata çevirmekten geri durmayan şeytan zihniyeti bazı kadınlar ise,
(sözleşmede 18 yaş altı genç kızlarda kadın statüsünde kabul ediliyor) bunu
okullarda şantaj aracına dönüştürerek hocalarından kendilerine yüksek not
vermelerini isteyerek, aksi takdirde ‘’hocam beni taciz etti’’ diyeceğini
belirterek tam bir aymazlık örneği sergilemekten geri durmadılar.
Durum öyle bir hal aldı ki toplumda adeta kadın imparatorluğu kuruldu. Kadın
pazarda istediği şekilde bağırır adam gıkını çıkaramaz minibüste yol parası
vermek istemez şoför bir şey diyemez hal böyle devam ederken, sözleşmeye tepkilerde günden güne artmaya
devam etti. Derken AK parti kanalından
ilk ciddi tepki, AK parti genel başkan
vekili Numan Kurtuluş’tan geldi;
kurtulmuş sözleşmenin sadece Türkçe çevirisini değil, İngilizce çevirisi
üzerinde de çalıştığını (sözleşmenin orijinali Fransızcadır) ve açıkça hata
ettiklerini belirtti. Lakin AK Parti'nin en yetkili ismi bu açıklamayı yaparken,
kadın ve demokrasi derneği (Kadem ki bu da AK Parti'ye yakın duran bir
kuruluştur) ise sözleşmeyi neredeyse CHP den daha fazla savunacak pozisyonda
yer aldılar.
Öyle ki sözleşmeyi eleştiri bazında yazı kaleme alan Abdurrahman Dilipak’a CHP
ve HDP gibi sol partiler yerine KADEM ve AK parti kadın kolları 81 ilde dava
açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da artarak gelişen tepkiler karşısında zaman zaman
açıktan ifade etmese bile yasanın aile üzerindeki olumsuzluklarını dile
getiriyor ve sözleşmeden geri çekilebileceğini sinyallerini veriyordu. Bu açıklamalardan
sonra Cumhurbaşkanı ERDOĞANIN sözleşmeden çekilebileceğine dair bazı
kanaatlerin oluştuğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Öyle anlaşılıyor ki
sözleşmeden çekilme kararının açıklanması için uygun zaman ve zemin
bekleniyordu. Kararın verilmesinde birçok etken olmakla beraber, özellikle geçen aylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan
ve Saadet partisi yüksek istişare kurulu üyesi Oğuzdan Asiltürk’ün görüşmesi ve
HDP’ ye açılan kapatma davası AB ve ABD'nin verdiği tepkiye bir misilleme
hissinide oluşturacak tarzda çifte mesaj verecek şekilde çok da beklenmeyen bir
zamanda, nihayet sözleşmeden çekildiğinin ilanı yapılmış oldu. Aslında niyetim maddeler üzerinden de bir
değerlendirme yapmak’tı fakat yazı uzadı o da başka yazıya kalsın.
10 YIL SONRA NİHAYET
Necmi AKSONA
Yorumlar