Daha bir yıl öncesine kadar çözüm süreci diye bir yaygara koparıldı memleketimizde. Tüm basın ve yayın organları tamamen söz konusu sürece odaklanmış, ali menfaatlerimiz için ne pahasına olursa olsun bu süreç işleyecek ve hayırla neticelenecekti.

Hiç de hesaba katılmayan bir şey vardı. O da çözüm süreci ile alakalı olarak hükümetin muhatap aldığı örgütün çözüm diye gerçek anlamda bir dertlerinin olmayışıydı. Çözüm olursa zaten biteceklerdi. Çünkü Kürtlerin en büyük problemlerinden bir tanesi de bu kıblesiz örgüttü. İşi yokuşa süren örgüt veya patronları bazı eylemler ile süreci sonlandırdı. Süreç, nihayeti binlerce insanın hayatını kaybetmesi ile yerini çözümsüzlüğe bıraktı.

Doğrusu bu sürecin sonucunda neyin olabileceğini ben şahsen anlayabilmiş değilim. İçerisinde bulunduğumuz toplum da bir şey anlayamadan süreç sona ermişti. Bir gerçek var ise o da Müslüman halkın birçok problemi devam ediyor. Talepler ise diz boyu. Ekonomik sıkıntılardan tutun da siyasi sorunlara kadar. Benim de içimde yara olan halkımızın birkaç talebini dile getirmek istiyorum

- 29 Haziran 1925 yılında şeyh Said Efendi ve arkadaşları Diyarbakır'da idam edildiler. Şeyh Said, Müslüman halkımızın insani ve İslami taleplerine tercüman olmak istemiş, dönemin katı laikçi hükümeti ile de görüşerek halkın inançları gereği yaşayabilmesi için istekleri olacaktı. Ancak dönemin hükümeti bırakın taleplerini yerine getirmeyi, onu ve arkadaşlarını bin bir hile ile savaşın içine çekerek yakalayıp idam etti.

Mezarı dahi gizlendi sevenlerinden. Bu tarihten sonra Şeyh Said Müslüman halkımızın gönlünde yaşadı. Mücadelesi nesilden nesile aktarıldı. Ama mübarek şeyhimizin mezarını dahi göremedik. Bu içimizde tedavisi mümkün olmayan ağır yaralara yol açtı.

Bu yüzden halkımız rejim ile barışmadı. Rejimin bu haksızlıklarını ebediyen yaşamak zorunda mıyız? Bir Müslüman olarak talebim, lütfen seydamızın mezarını artık açığa çıkarın ve itibarını geri verin.

- 23 Mart 1960 yılında uzun bir mücadele dönemini nihayetlendirip Urfa'da vefat eden Bediüzzaman'dan bahsedeceğim. Tüm ömrünü Müslüman halkımızı İslami ilimler ile donatmak, onları cehaletin karanlıklarından İslam'ın nuruna taşımak için mücadele etmekle geçirdi. Silahlı mücadele adına hiçbir faaliyeti olmadığı halde zamanın rejim bekçileri onu hiçbir zaman rahat bırakmadılar.

80 küsur yıl boyunca zindan ve sürgünlerde yaşadı Seyda. Risale eserlerini bile mahkûm ettiler. Yıllarca aç ve açıkta yaşadı Seyda. Onlarca defa rejim bekçileri tarafında zehirlendi. Vefat ettiğinde, kısa bir süre sonra mezarından çalınan mübarek cesedi kaybettirildi. Halkın taleplerinden bir tanesi de üstadımızın mezar yerinin açıklanması ve itibarının geri verilmesidir.

- Doksanlı yıllarda zamanın Feto, PKK ve Ergenekon ittifakı tarafından birçok İslami şahsiyet şehit edildi veya ağır işkencelerden geçirilip zindanlara atıldı. 25 yılı aşkındır zindanlarda çile dolduran insanlardan bahsediyorum. Mevcut hükümetten bir taleptir Müslüman halkın, lütfen bu masum insanları salıverin artık. Vebali ağırdır bu Müslümanları unutmanın. Gencecik yaşlarında zindanlara girip birer piri fani haline gelen bu mübarek insanların ahı çok ağır gelir. Lütfen onları ve mağduriyetlerini görün artık.

- Bölgede faaliyet yürüten İslami STK'lar adeta bu ülkenin sigortası durumundadırlar. Memleketimizde eğer sosyal ve siyasal, adına ne derseniz deyin, ciddi manada kriz ve dengesizlikler yaşanmamışsa bu durum İslami STK' lar sayesindedir. Basında takip ettiğimiz kadarı ile birçok talepleri vardır. Mevcut hükümetin yeni bir şafağın arifesinde olduğumuza inandığımız bu zamanda artık Müslüman halkımızın tüm taleplerini görmesini diliyoruz.Baki muhabbetle…