Geçen hafta güzel bir hikâyecikle namazın önemini izah etmeye çalışmıştık.
Bu haftadan itibaren namazın fıkhi yönüne değineceğiz inşaallah.
Hanefiler dışındaki çoğunluk, vacip hüküm kategorisini kabul etmedikleri için
namazı genel olarak farz ve nafile olarak ikiye ayırmışlardır. Hanefilere göre
ise namazlar; farz, vacip ve nafile olmak üzere üç çeşittir.
Farz namazlar; Farz namazlar farz-ı
ayn ve farzı kifaye olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayn; yükümlülük sahibi her Müslüman’ın yerine getirmesi
zorunlu olan ibadetler olup örnek olarak günlük kılınan beş vakit namaz
gösterilebilir. Farz-ı kifaye; Bir
gurup Müslüman’ın kılıp diğer Müslümanların üzerinden farziyeti kalkan ibadete
verilen isim olup cenaze namazı buna örnek olarak verilebilir.
Vacip namazlar; Yatsı namazından
sonra kılınan üç rekâtlık vitir namazı, kurban ve ramazan bayramı namazı buna
örnek olarak verilebilir.
Nafile namazlar; Farz ve vacip
namazlar dışındaki namazlara nafile namazlar denir. Farz namazların öncesinde
ve sonrasında kılınan sünnet namazlar da bu kategoride yer alır. Bazı İslam
âlimleri nafile ibadetleri sünnet namazlardan ayrı olarak değerlendirmişlerdir.
Buna göre namazlar; farz namazlar, vacip namazlar, sünnet namazlar ve nafile
namazlar olmak üzere dört kısımdır. Sünnet namazlar farz namazlara bağlı olarak
kılınan namazlardır ki bunlara revatib olarak da ifade edilmektedir. Nafile
ibadetler ise düzenli olmayarak çeşitli vesilelerle Allah’a yakınlaşmak ve
sevap kazanmak amacıyla ayrıca kılınan namazları ifade etmektedir. Nafile
namazlara örnek olarak duha namazı, evvabin namazı, teheccüt namazı, mescit
namazı, abdest namazı, tesbih namazı, ihrama giriş namazı verilebilir.
Namazın önemini bir önceki yazımızda da dile getirmiştik. Bu yazımızda özelde
sünnet ve nafile ibadetin önemine değinmek istiyorum. Bu konu ile ilgili olarak
Üstad Bediüzzaman Said Nursi;’’Sünnet-i seniyye’ye ittiba âdeti ibadete
çevirir’’şeklinde bir tabir kullanarak sünnetin insan hayati üzerindeki
etkisini kısa ve öz bir şekilde ifade etmiştir. Nitekim Allah Teâlâ Ahzab
süresinin 21. Ayetinde;’’Şüphesiz, sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umanlar
ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın resulünde güzel bir örnek vardır.’’ Şeklinde buyurarak peygamber efendimize
uymanın ne derecede mühim bir husus olduğunu bize beyan etmiştir. Tabi, konumuz
gereği sadece namaz hususunda peygamberimize uymanın dünya ve Ahiret saadetimiz
için bir gereklilik olduğunu izah etmeye çalışıyoruz. Günümüzde birçok namaz
kılan Müslüman sadece farzlarını kılıyor. Sünnet namazlarını kılmıyor ihmal
ediyor veya önemsemiyor. Yukarıdaki ayet-i kerimede resulullahın hayatında
güzel bir örnek var diye bir tavsiyede bulunuluyor ve bu tavsiye herhangi bir
beşerin tavsiyesi değil aksine Âlemlerin rabbi olan Allah’ın tavsiyedir. Bu
tavsiyeye uyanlar dünya ve ahirette kazançlı çıktılar. Bizler de kazançlı
çıkmak istiyorsak bilhassa namazlarımızda ve hayatımızın her safhasında resulullah’a
uymayı bir zorunluluk bilmeliyiz. Bizler farz namazların tadını ancak sünnet
kılarak anlayabiliriz ki sünnet namazlar farzların süsüdür, süs ise bir eşyanın
değerinin fazla olmasına vesile olurken süsü olamayan bir eşyanın alıcısı ise
azdır ve maliyetinin altında satılır. Bizler de farz namazlarımızı sünnetlerle
süsleyerek Allah katındaki değerini artırmış oluruz.
Namazlarını hakkıyla eda edenlere selam olsun…