Bismillah
Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. ( Zariyat
56 )
Ayetini şiar edinerek yola çıkarsak insanların birçoğu amel olarak ters
bir orantının olduğunu göreceklerdir.
Bizi sadece kendine ibadet için yaratan ve birçoğunun ayetle uzaktan
yakından ilişkisi olmayıp sadece kendi nefsi arzularına göre yaşamlarına yön
verdiği bilmekteyiz.
Allah CC insana akıl ve irade vermiştir. Çoğumuz irademiz gereği akla ve
mantığımıza güvenerek ilahi kurallara göre bir hayat dizayndan öte
duygularımıza göre hareket etmekteyiz.
Allah CC Peygamberler ve kitaplar göndererek insanların akıl ve iradelerine
yardımcı olmuş, onlara hidayeti, yolların en doğrusunu göstermiş ona davet
etmiştir.
Bütün bunlara rağmen aklını ters çalıştıran ve sapık yollara iradesiyle yönelen
kimselerin sapmalarına da izin verilmiştir.
Bu yüzdendir ki insanlar hep bir aldatma, oyalama, erteleme vs gibi nedenlerin
arkasına gizlenerek günlük yaşamlarını sürdürmektir.
Gerek toplum olsun gerekse birey olarak yaşantımızın İlahi kanunları hayatımıza
ikame etmediğimiz müddetçe refah bir ortam huzurlu ve mutlu olma olasılığı çok
düşük ve yok diyecek kadar az olur.
İnsanlar arasında uyuşmasızlık, güvensizlik, itibarsızlık, saygınlığını
yitirme, aldatma gibi birçok neden sıralanabilir. Bunların temel kaynağı
hepimizce malum Allah ile olan bağımızın zayıflığından kaynaklanmadır.
Dünya hayatı kısa olması münasebeti ile günde birçok insanın ölüm haberini
almamıza rağmen halen akletmiyoruz. Israrla hatalara ve günahlara
dalıyoruz. Tuhaf olanda bunların
birçoğumuzun bilmesine rağmen ısrarcı olmamız ve direnmemizdir.
Müslümanlar akıl ve irade olarak gerilemesine sebep olan önemli mevkilere
liyakatsiz, ehliyetsiz ve hazırlıksız kimselerin gelmesini ve bunların
vazifelerinin mesuliyetini idrakten aciz olmalarının yanında hem dini hem de
ahlaki terbiyelerinin olmamasıdır. Bu mevkilerdeki insanların toplum üzerindeki
etkisi çok etkileyicidir.
Hiç şüpheniz olmasın ki, iradenin de düşmanları vardır, çalışmanın da. Bu
durumda tabii ki başarının da düşmanları kaçınılmaz olur. En azılı düşman da
tembelliktir. Tembellik, içinde bulunduğumuz kişisel ve sosyal şartlara göre
kılıktan kılığa girer. Okul yıllarından kalan, “Aman boş ver. Dersi bugün
asalım, sonra çalışırız” ve benzeri sözcükler pek de yabancımız değildir. O
nedenle öncelikle bu azılı düşmanı tanımak zorundayız.
Gevşeklik, uçarılık, sadece zevk-i sefa peşinde koşmak gibi düşünce ve
eylemler, gerçek irade karşısında yok olmaya mahkûmlardır. Zayıf irade ise
teslim olmaya hemen hazırdır. İnsan iradesi ile insandır.
İradenin gücünü çözdüğümüzde, başarının bir şans olmadığını açıkca görebiliriz.
Evet, başarı ne şanstır, ne mirastır, ne servettir ne de mevkidir. Başarı
gayretle çalışarak, irademizin gücüyle, hedeften şaşmadan elde ettimiğiz bir
nimettir.
İrade gücünüzü hayatınızın her anında yer vermeye gayret edin. En ufak kararlarınızdan
başlayın. Ders çalışırken, bir yere giderken, bir engel ile karşılaşınca
İradeli insanların hayatlarında yakaladıkları başarı onların çok şanslı veya
sizlerden üstün oldukları için değil, irade güçlerinin sonuna kadar
kullandıkları ve alışkanlık haline getirdikleri için başarıyı
yakalayabilmişlerdir. Unutmayın ki, bu güç sizin de elinizdedir…
Şairin değimiyle ”Materyalist; kalemi yazar, fırçayı ressam, çiviyi marangoz
zannediyor. Hareketlerin ve kuvvetlerin arkasındaki ilim ve iradeyi görmek
istemiyor.”
AKIL VE İRADE
Nimetullah KARABULAK
Yorumlar