Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. (Maide: 51) Kim bir kavme benzerse oda onlardandır.(ebu davud) Gayrimüslimlere yakın olmak, dost olmak, benzemek ve onların kültürlerini taklit etmek hususunda yazımıza bir ayet ve bir hadis ile başladık. Maalesef bugün Ümmet olarak İslam medeniyeti ile elde ettiğimiz kültürümüzün kıymetini yeteri kadar bilmiyor ve yaşamıyoruz. Bu durum da hayatımızda bir boşluk oluşturmaktadır. Birde buna Müslümanların esareti ve mazlumiyeti fakirliği de eklenince teknolojik ve ekonomik olarak şimdilik bizden daha iyi bir konumda olan Avrupalılara bazılarımızda hayranlık oluşturmuş. İnsan, genellikle kendinden daha iyi gördüğünü, hayranı olduğunu taklit etmektedir. Ancak bizdeki bu Avrupa taklitçiliği keşke sadece ekonomik işleyiş veya teknolijik gelişmişlikte olsaydı. Yazık ki genelimizin taklitçiliği hastalık sınıfına girenindendir. Taklitçiliğe hastalık dedim, çünkü Psikolojide taklitçilik, çoklu kişilik sendromu ismi ile adlandırılmış bir hastalıktır. Avrupalıların çarpık sosyal yaşantılarını, kısaca kültür ve sanatlarını taklit ettik-ediyoruz. Tabi Müslümanların batı taklitçiğinin asıl nedeni idari sistemler ve idarecileridir. Osmanlının son dönemlerinde Kur’an hükümlerinden uzak bir yönetim şeklini benimsemesi ve ardından kurulan Türkiye Cumhuriyetinin İslam’a uzak, batı hayranı bir anlayışla idare edilmesiyle, özellikle de 70-80 lerde halka izlettirilen filimlerle ülkenin genelinde batı taklitçiliği hızla yayılmaya başladı. Doğu bölgelerindeki halk ise yeni sistemden ve batıdan gelene kapalıydı-Kabullenmiyordu. Maalesef onlara da onlardan gözükenlerin özellikle PKK eli ile kokuşmuş batı kültürü sevdirilmeye benimsetilmeye çalışıldı. İslam dışı bir ideolojiyle-mücadeleyle güya halkı özgürleştireceğiz diye yola çıkanlar, üzülerek belirtelim ki, bölge halkını sadece kültüründen, inancından ve özünden uzaklaştırmışlardır. Maalesef Ümmet olarak bizden gözüküp, aslında bizden olamaynların dün bize sevdirdikleri gayri islami ve ahlaki fiil ve davranışları, bugün güle oynaya sergilemekteyiz. Hakikatte ise içimiz kan ağlıyor. Ağlanacak halimize yazık ki gülüyoruz. İslam düşmanı batıyı taklitle mutlu olacağız, özgürleşeceğiz, muassır medeniyetler seviyesine çıkacağız, derken daha çok perişan bir hale geldik. Bu ahvali bakın Üstad Said Nursi nasıl tarif etmektedir; “sedd-i Kur’ân’înin(Kur-an sur’u) tezelzülüyle (sarsılmasıyla) Ye’cüc ve Me’cücden daha müthiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli (karanlıklı, inkârcı) bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizliğin fesâda ve ifsada başlaması” demişlerdir. (Kastamonu Lâhikası, 110-112) Yine Üstad; Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız!. Aya, Avrupanın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile onların sefahat ve batıl efkarlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip, kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Agah olunuz ki, siz ahlaksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz! Çünki, şu surette ittibanız milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bi istihzadır.” Lem'alar, On Yedinci lem'a, Beşinci Nota. Yani İslam düşmanı Batının size ve sizden önceki Müslüman halklara ettikleri hadsiz zulüm ve düşmalıklardan sonra hangi akılla onların gayri meşru zevk ve eğlenceleri ve doğru ve haklı olmayan fikirleri ve yaşantılarına uyup güvenebiliyorsunuz. Gayri meşru zevk ve eğlencelerini taklid edenler onlara uyma değil belki şuursuzca onların safında yer almış oluyorlar. Böylelikle kimliklerini idam ediyorlar. Dikkatli olunuz, islam düşmanı batılılara uydukca müsbet milliyetçilik davasında da yalancı konumuna düşüyorsunuz. Yani Müslüman bir Türk’e, Kürd’e veya Arab’a yakışırmı, Müslümanların kanına eli bulanmış gavuru taklit etmek! Çünkü onlara uymanız, İslamı ve Müslüman halkınızı hafife ve alaya almaktır, diyor. Hem batılılar kendi inanç ve yaşam tarzlarında çok tassupkardırlar, tutucudurlar. Siz hiç Batılıların Müslümanları taklit ettiklerini, bayramlarımızı kendi bayramları gibi kutladıklarını gördünüz mü? Öyleyse bizim Allah indinde de hak olan değerlerimize sıkı sıkıya bağlanmamız ve Avrupalının kokuşmuş kültürünü ve ahlaksızlığını taklit etmemiz lazım. Önümüzde miladi yeni bir yılbaşı var. Dünya hiristiyanları da miladi yılbaşını güya Hz. İsa’nın doğum günü diye kutluyorlar. Faraza diyelim ki yılbaşı Hz. İsa’nın doğum günü. İyi de tertemiz bir Peygamberin doğum gününü çirkin günahlar işleyerek kutlamalarını neyle izah edecekler? Bizimle herhangi bir ilgisi olmayan bu kutlamaları taklit etmenin Müslümanlar için hiç bir faydası yoktur. Geçen yıllarda olduğu gibi bu sene de insanları ‘Yılbaşının Günah tuzağına düşürmek için bilinçli bilinçsiz çalışan bir çok yapı ve şahıs var. Onları iyi tanımak ve onlara karşı da uyanık olmak lazım. Kendilerini inançlı oldukları için oylarımızla desteklediğimiz siyasilere de günah yollarını kapamaları, memleketlinin imanını, ahlakını kuruma hususunda daha duyarlı olmaları konusunda ikaz etmeliyiz. Yeni yıla kavuşmak insanlar için bir ‘muhasebe’ vesilesi olması gerekirken, tam aksine Müslüman halkımız türlü türlü günahlara teşvik ediliyor. Hatta bazı belediyeler yılbaşına özel sözüm ona eğlenceler tertiplerken, bazıları da işi daha da ileri götürerek, halka bedava içki dağıtma cüretinde bulunabiliyorlar. Günler, hatta aylar kala yılbaşındaki ‘büyük piyango kumarı’nın tanıtım ve reklamları yapılıyor. Hakeza fuhuş mekanlarında da, şimdiden rezervasyonların yapılması endişe verici ayrı bir çirkinliktir. Oysa Rabbimiz, bazılarının yılbaşında bizleri davet ettikleri türlü türlü günahlar hususunda şöyle uyarmaktadır; Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. maide 90 Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? maide 91 Alkolün en çok tüketildiği gecedir yılbaşı İçkinin, çeşitli hastalıklara yol açtığı, aklı azalttığı, karaciğeri bozduğu, beyni ve sinirleri harap ettiği, ilmi olarak defalarca tespit edilmiştir. Bir kimse, Müslüman olmasa bile, sağlığa olan zararından dolayı içki içmekten uzak durmalıdır! Müslüman ise, sağlığa hiç zararı olmasa bile tek damla içmemelidir. Hiç şüphesiz içkinin zararı sadece beden sağlığını tahrip etmekle kalmıyor. İnsanın ruh yani psikolojik sağlığını bozduğu gibi sosyal hayatını da zehir, zemberek edip, ailelerin dağılması, iş hayatında başarısızlıklar, kavgalar, düşmanlıklar, belalar, cezalar ve cezaevleri gibi ne kadar bela varsa, insanın başına içki içtiği için adeta yağmur gibi yağar. İçki için söylenen ‘’kötülüklerin annesidir’’ hadisi ne kadarda doğru söylenmiş. Adeta tüm kötülükler bir yere doldurulup kilitlenmiş ve anahtarıda içki kılınmış. içki içene, içirene, alıp satana, yapana, saklayana, taşıyana, kendisine götürülene ve parasını yiyene Allah’ın lanet ettiği hadiste belirtilmiştir. Tevbe etmeden ölürse Kabir azabı görür. Kıyamet günü de kabrinden kaldırıldığında alnında ‘’Allahın rahmetinden mahrumdur.’’ yazılıdır. Mahşerdede yüzü kara, dili sarkık ve pis kokusundan da insanlar tiksinip, ondan uzaklaşırlar. Kumarın en çok oynandığı gecesidir yılbaşı Kişi muhakkak mahşer günü malını nereden kazanıp, nereye harcadığı hakkında hesaba çekilecektir. Kumar da ayetle, hadislerle haram kılınmış şeytan işi pisliktir. Kumar bir haramdır. Şekli ne olursa, nasıl oynanırsa, ismi ne olursa olsun haramdır. Kumarın da diğer tüm haramlar gibi hem dünya hem de ahiret hayatımıza zararları vardır. İflasa, fakirliğe, düşmanlığa, huzursuzluk ve mutsuzluğa, ailelerin dağılmasına sebep olur. Falcılığın en çok revaçta olduğu gecedir yılbaşı Falcılığın yeni yıl bahane edilerek en çok yapıldığı gün hiç şüphesiz yılbaşı gecesidir. İnsanlar oldu olalı, gelecekleriyle ilgili merak duymuşlardır. Aslında geleceğimizin gizli bırakılması da bizim için bir rahmet vesilesidir. Düşünsenize, bunca bela ve musibetlere maruz kalan veya onlarla feci şekilde ölenler veya iflas edenler, sıkıntılı günler kendilerini bekleyenler, bunları önceden bilseydiler, hayatlarından nasıl bir tad alabilirlerdiki? Tüm bunlara rağmen insan yine de geleceğini merak etmektedir. Ve bunun için fala ve falcılara başvurmaktadır. Bu da çok büyük bir günahtır. Allah Resulü bu konuyla ilgili Falcının, büyücünün söylediklerine inanan, Kur'an-ı kerime inanmamış olur.) [Taberani] buyurmuşlardır. Zinanın en çok işlendiği gecedir yılbaşı Birde bu uğursuzlaştırılmış gecede insanların gafletle işlediği veya işlemeye teşvik edildiği günahlardan biride zinadır. Allah azze ve celle Sakın zinaya yaklaşmayın. muhakkak ki o çirkin bir iş ve kötü bir yoldur.’’isra 32. buyurmuştular. Zina işleyenler bir an önce tevbe edip arınmazlar ise hem dünya hem de ahirette hüsrana uğramışlardan olurlar. Dünya ile ilgili bir kere zinakar insanların nefretini üzerine çeker, rızkından bereket çekilir ve fakirlik kendisine musallat olur. Ahiretle ilgili de Allah azze ve cellenin öfkesi zinakar üzerinedir. Kabir azabı görür, hesabı çetin olur. Hayatımımza İmanımız hükmetmeli. Kendimizi göz ve dil (nefsin hoşlanacağı şekilde bakmak. Yine onlarla nefsin hoşuna gidecek şekilde konuşmak veya yazışıp, mesajlaşmak) zinasından da sakınmalıyız. Son sözümüzü Hz. Ömer’den bir nasihatle bitiriyoruz. “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin...’’