İnsanlar helak oldu, ancak alimler kurtuldu. Âlimler de helak oldu ancak, ilmiyle amel edenler kurtuldu. İlmiyle amel edenler de helak oldu, ancak ihlas sahibi olanlar kurtuldu. İhlas sahibi olanlar da büyük bir tehlike içindedirler.(Hadis-i Şerif)

Bir önceki yazımda İhlas nasıl elde edilir, başlığıyla bir konu işlemiştim. Bu yazımda da bir önceki yazı kadar önemli olan, ihlası kaybettiren haller üzerinde duracağım:
1-Müslümanın Müslüman kardeşleriyle inatlaşma, çekişme ve tartışması, küskün ve dargın durması. Müslümanın Müslüman kardeşine karşı kalbinde kin ve haset duygularını taşıması bin bir güçlükle elde edilen ihlası kaybettiren hallerdendir.

2-Müslümanın tövbe etmeden günahlara dalıp, devam etmesi.

3-Müslümanın ilminden, mevki ve makamından hatta zina, içki, faiz gibi günahlardan uzak duruşundan dolayı, kendisini diğer Müslüman kardeşlerinden daha faziletli sayması ve Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi.

4-Müslümanın hak bildiği ve gönül verdiği İslami cemaatin çalışma ve programlarını bilerek aksatması.

5-Müslümanın gönül verdiği Kur'an, Sünnet yolunu takip eden İslami cemaatten şahsi nedenlerden dolayı ayrılması. Oysa Müslümanın Allah için bulunduğu bir yerden, ancak Allah için ayrılması gerekmez mi?

6-Müslümanın kendi şahsı için kalben, lisan-ı hal ile veyahut direk talep ederek başkalarından maddi menfaat veya yardım dileyip beklemesi.

7-Müslümanın mevki, makam, sorumluluk, şöhret sevgisini gönlünde taşıması. Şan ve şeref perdesi altında halkın dikkatini kendisine çekmeye çalışıp, teveccühlerini istemesi.

8-Müslümanın zalimlerin kendisine, ailesine, ticaret veya elindeki mevki makama zarar verme ihtimalinin gönlüne vereceği korku duygusundan dolayı çekinip, yaptığı, yapacağı hayır hizmetinden çekilmesi. İnsanda en mühim duygu, korku duygusudur. Dessas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmektedirler. Onunla korkakları gemlendiriyorlar. Oysa Rabbimiz Maide suresi üçüncü ayetinde 'Onlardan korkmayın, benden korkun.' diye bizi önceden de uyarmıştır.

9-Müslümanın ehl-i dünyanın elindeki dünyalığa tamah etmesi. Ellerindeki dünyalıktan biraz elde etmek için vicdanından ve bazı mukaddesatından vaz geçmesi, emaneti zayi etmesi.
Ehl-i dünya özellikle ehl-i delalet, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Hayatı dünyeviyeye yaptıkları cüz-i yardımla belki, hadsiz bir ebedi hayatı tahrip etmeye vesile olurlar. O pis hırsla ehl-i delaletin rızasını celbe çalışan, aslında ilahi gazabı kendine celp eder.

10-Müslümanın 'hak yalnız benim mesleğimdir, cemaatim veyahut tarikatımdır.' demesi. Yahut 'Güzel benim meşrebimdir.' demesi, ihlası kaçırtır. Oysa Müslümanın hakkı, benim cemaatim tarikatım en güzeldir, hakka daha yakındır demesidir.

Bu dünya imtihanını ve ahiretteki hesabı yüz akıyla geçmek için bir ömür insi ve cinni şeytanlara karşı boyun eğmemek lazım. İstikametten şaşmadan İslam'ın şahsımıza, ailemize ve memleketlerimize hakimiyeti için ashap gibi bir mücadele vermek gerek. Çünkü bu dine bu günün Müslümanları olarak bizden başka sahip çıkacak yoktur. Bu bizim en kutsal ve öncelikli vazifemizdir.

Bahsettiğimiz vazifeyi yerine getirecek mümin kişiliğe sahip Müslümanlar olabilmemiz için Ağrı, Süphan, Cudi, Karadeniz ve Akdeniz dağları kadar sağlam bir imana, Ege ve Marmara denizleri kadar geniş bir gönle sahip olmalıyız. Bu manevi hali de ancak hakiki bir ihlası elde ederek yakalayabiliriz.
Rabbim ömrümüzün sonuna dek imanımızı ve ihlasımızı muhafaza eylesin.