Hayatta en acı şeyin ne olduğunu sorsalar herhalde ölüm hakikatidir, deriz. Hayatın meşgaleleri ve yaşam mücadelesi içerisinde tam gaflete dalmışken bir de bakarız ki Azrail aleyhisselam kapıya dayanmış.
Her gün mutlaka etraftan veya dost, tanıdık birilerinin vefatını işitiyoruzdur. Hani adet olmuşken, bir de taziyesine gider, bir Fatiha okuyup on dakikalığına otururuz. Sonra biraz etkilenmişken şöyle bir, iki gün namazımızı da kılarız. Sonra, gafletine müptela olduğumuz, ahretimizi hiç te umursamadığımız normal uykuya yani hayata devam ederiz. Ta kapımıza davetsiz misafir dayanana dek…
Hayatta en büyük hakikat ölüm iken, hayatın asıl anlamı ona hazırlık yapmamız gerekirken maalesef bu büyük hakikatin idrakinden çok uzağız. Bize ne güzel hatırlatıyor yüce Rabbimiz; ' Her nefis ölümü tadacaktır, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da cennete konulursa işte o murada erdi. Yoksa dünya hayatı aldatıcı bir meta'dan başka bir şey değil.' (Al'i İmran 185. Ayet meali)
Ey dünyanın aldatıcı cazibesine müptela olmuş, tüm hesaplarını dünya üzerine kurmuş, sadece dünyayı hedef edinmiş gafil insan, ' ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir? (İnfitar 6-8 ayetlerinin meali) sonsuz cömert olan rabbinin nihayetsiz nimetleri sana hiçbir şey hatırlatmıyor mu? Bir araba şöfürsüz değilken, bir hane reissiz değilken, bir köy muhtarsız değilken bu muhteşem kainat nasıl sahipsiz olabilir? Atomdan güneşe kadar, hücreden aya kadar, seradan süreyyaya kadar o muhteşem intizam ve düzeni görmüyor mu gözlerin? Bu kadar da mı kör etti seni dünyevi heveslerin? Mademki bu kainat sahipsiz değil, O'na ram olup ölüme hazırlık yapmak gerekmez mi? DÜNYA HAYATININ ALDATICI CAZİBESİNE KARŞI ÇOK UYANIK OLMAK GEREKMEZ Mİ?
İmam Ömer'in (ra) şu sözü kulağımıza küpe olmalıdır; 'ÖLÜM SENİ HESABA ÇEKMEDEN ÖNCE SEN KENDİ NEFSİNİ HESABA ÇEK.' Rivayet edilir ki imam Ömer yaptırdığı yüzüğünün taşına 'ÖLÜM VAR' Yazısını yazdırmış ve bu konuda da nümunei imtisal olmuştur.
Aslında bize ölümü hatırlatan onca şey var ki, bir türlü biz idrak edemiyoruz. Her gün doğup, batan güneş, bahardan sonraki yaz ve kış mevsimi, ömrü çok kısa olan nebatat ve hayvanat… Tüm bunlar bize ders ve ibret olmasa, o dehşetli kıyamet ve ahret ancak ibret olacak. O zaman da artık iş işten geçmiş olacaktır.
' Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise takva sahipleri için daha hayırlıdır. Akıl etmiyor musunuz?' ( Enam suresi 32. Ayet meali). Bu ayeti idrak etmek için şöyle yüksek bir yere çıkın ve insan yığınlarını izleyin. Bakın ne yapıyorlar? Yaptıkları, bir oyalanma, eğlenme ve oyundan başka bir şey midir? ' asra and olsun ki tüm insanlar büyük bir zarardadırlar. İman edenler, Salih amel işleyenler, hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesnadır'(asr suresi meali)
İmam Ali der ki; 'İNSANLAR UYKUDADIRLAR, ÖLÜNCE UYANIRLAR' Rabbimizden dileğimiz daha ölmeden önce ölümü idrak edelim, ölüm bizi hazırlıksız yakalamadan biz ona hazırlanalım, dünya hayatının sadece ahrete geçiş için bir araç olduğunu bilelim. İbadetlerimize hele de namazlarımıza çokça dikkat edelim, yılandan ve çıyandan kaçar gibi günahlardan ve münkerattan kaçınalım. Fi emanillah.