Çok cömert olan yüce yaratıcımız, Dünyamızı zenginliklerle donatmıştır. Ne yazık ki insanlık tarihi boyunca ellerine güç geçen zalim ve zorbalar Allah'ın kullarına cömertçe bahşettiği altın, mücevherat ve petrol gibi zenginlikleri hep sömürmüşlerdir. Böylelikle bahşedilen zenginliklerden ezilen insanlar mahrum bırakılmışlardır.

Bugün de fakir vatandaş kendisi veya çocuğunu evlendirmek için birkaç gram altın bulamazken ABD, Rusya ve Avrupa ülkelerinin merkez bankalarında resmi rakamlara göre, binlerce kamyon yükü altın bulunmaktadır. Firavun dönemindeki Karun'un hazineleri, bunlarınkinin yanında çok basit kalmaktadır. Bu altınların hemen hemen yarısının ise emperyalizmin başını çeken Amerika'nın elinde bulunması, ayrıca dikkat çekici bir durumdur.

Dünyadaki zenginlerin serveti hızla daha çok artarken, fakirlerin sayısı da sürekli çoğalıp, durumları daha da kötüleşmektedir.
Dünya ülkeleri stratejilerini insanların refah düzeyini iyileştirip, onları mutlu etme ve yaşatma yerine, maalesef stratejilerini insanı modern bir şekilde köleleştirme ve yahut öldürme üzerine belirlemektedirler. Daha çok insan öldürmek, yıkım ve tahribat yapmak için büyük paralar vererek, geliştirip elde ettikleri silahlar bu iddiamı doğrulamaktadır.
Oysa isteselerdi, Allah'ın kullarına bahşettiği, onların ise haksız bir şekilde ellerinde tutukları zenginlikleri, insanlığın yararına hastalıklarla, yoksullukla mücadeleye ayırsalardı emin olun ki dünyamız cennete dönecekti.

Ne yazık ki son olarak bahsettiğim temenniler için mevcut hiçbir devletin, en azından şimdilik uğraş vermeyeceği gözüküyor.
El'an Kapitalist sistem, dünyaya hakim durumda. Ama adaleti sağlayamadı. Zaten insanlar arasında adaleti sağlama gibi bir derdi de olmadı ve olmayacakta.

Türkiye'de de fakirler için yaşam şartları pekte iç açıcı değildir. Maalesef her geçen gün şartlar daha da kötüleşmektedir. Yapılan zamlarla pahalılık hızla artmaktadır. Vatandaşın alım gücü ise sürekli azalmaktadır. Bu duruma tepkiler ise yok denecek kadar az ve cılızdır. Yolsuzluk iddiaları ise öyle yabana atılacak cinsten değil. Hükümetin ise yolsuzluk iddialarıyla ilgili yandaşlarına yönelik, onları koruyup kollamaktan başka şimdiye kadar her hangi bir girişimi olmadı.

Hükümeti yöneten parti başkanı da, tüm bu olumsuzluklara rağmen vatandaşın ekonomik olarak yaşadığı sıkıntılardan haberi yok ki bayanlara seslenip, neden 3 çocuk yapmıyorsunuz, demektedir. Oysaki asgari ücretli aldığı maaşla kirasını ancak karşılaya bilmektedir. Geçinebilmek için de mecburen eşini de başka bir yerde asgari ücretle çalıştırmaktadır.
Ülkede fakir vatandaşın yaşam gerçeği buyken, hükümet ısrarla fakir halka geçmiş karanlık dönemlerin ekonomik verilerini hatırlatmaktadır. Biz gidersek, diğerleri gelir diyerek, dar gelirliyi korkutmaktadır. Fakir vatandaşa adeta ölümü gösterip, sıtmaya razı olun diyerek, oylarını almaktadır. Gerçi kim gelirse gelsin, artık fakir vatandaşın kaybedecek pekte fazla bir şeyi kalmamış zaten.

Bence bu durum, özgür düşünen ve özgürce iradesini kullanmak isteyen fakir vatandaşın ağrına gitmelidir. Kendisini kimseye mecbur hissetmeden, oyunu başkaları için değil, en iyisi için vermelidir.

En iyisi mi, ben derim ki HÜDA PAR.
Yöneticisi olduğum Hüda Par'ın yöneticilerinin birçoğu ya esnaf veya asgari ücretle çalışan sade vatandaşlardan oluşmaktadır. Fakir ve dar gelirli vatandaş, hak ettiği değeri partimizde görecektir. Çünkü dar gelirlinin ve esnafın halinden anlayan kadrolara sahip bir partiyiz.
Rüşvet alanın da verenin de mel'un olduğuna inanan, işin ehli, uzman ve güvenilir kadromuzla iktidar olmamız halinde, Ülkenin mali ve ekonomik sorunlarının tümünün çözümü için elimizden geleni de yapacağız, İnşallah.