TBMM’de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, başta İstanbul Fatih’te yaşanan vahşi cinayetler ve genel olarak gençliğin içinde bulunduğu buhran ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Gençlerin buhranda olmasını kullanan bazı kesimler olduğuna dikkati çeken Ramanlı, gelecek neslin ihyası için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini belirterek başta hükümet yetkilileri olmak üzere tüm yetkililere çağrıda bulundu.
“Geçtiğimiz günlerde İstanbul Fatih'te gerçekleşen ve iki kızımızın vahşice hayattan koparılmasına sebep olan cinayetler, gençliğimizin nasıl bir cenderenin içerisine sürüklendiğini gözler önüne seriyor.” ifadeleriyle sözlerine başlayan Ramanlı, “Pek çok kesim sebeplerini konuşmak istemiyor. Konuşulmasını istemiyor. Hatta konuşulmaması için de bir gayret içerisinde. Ama hakikat, gençliğimizin her geçen gün daha kötü bir seviyede bir ahlaksızlıkla, maneviyatsızlıkla bir çürüme ile karşı karşıya olduğudur. Bu gerçeğe gözlerini kapatanlar, bu gerçeğin sebeplerine dair çözüm önerisi olmayanlar, gözümüzün önünde gençlerimizin eriyip gitmesine maalesef çanak tutuyorlar ve bunun adeta bir sebebi haline dönüşüyorlar.” dedi.
“Maalesef ülkemizde ahlaksızlığı bir siyasete dönüştüren, siyasal ahlaksızlık yapan bir kesim var”
Bazı kesimlerin sürekli mevzu bahis cinayetlerin ve türlü türlü intihar vakalarının sebebi olan hususların gündeme gelmesinden rahatsız olduğunu belirten Ramanlı, “Artık gerçeklerle yüzleşmemizin vakti geldi. Gençliğimizi maddi ve manevi olarak geliştirmekle yükümlü olan hükümet, yetkililer artık bu çürümeye bir son vermek zorundadır. Maalesef ülkemizde ahlaksızlığı bir siyasete dönüştüren, siyasal ahlaksızlık yapan bir kesim var. Ve bu kesim, sürekli bu tür cinayetlerin bu tür cinnetlerin ve türlü türlü intihar vakalarının sebebi olan hususların gündeme gelmesinden rahatsız. Tam aksine bu sebeplerin adeta koruyuculuğunu, kollayıcılığını ve avukatlığını üstlenmiş durumdalar. Üstüne üstlük bu sebeplerin oluşturduğu vahşetlerin, cinayetlerin ve faciaların da sebepleri ve neticeleri üzerinden de siyasal istismarcılık yapmaktan da çekinmiyorlar. Bir yandan sebeplerini koruyup kollarken, onlara dokundurtmazken, öte yandan o sebeplerin verdiği neticeler üzerinden siyasal bir rant devşirmeye çalışıyorlar. Bu durum mide bulandırıyor.” diye belirtti.
“Kendi evimizin içini, kendi geleceğimiz olan gençliğimizi korumuyoruz”
“Gençliği maneviyatsızlığa sürükleyen bu çürümüşlük ortamını düzeltmek bizlerin görevi değil mi?” diye soran Ramanlı, “Gençlik bizim gençler bizim. Geçtiğimiz gün Fatih'te surlarda o vahşi cinayeti işleyen Semih Çelik ve katlettiği İkbal ve Ayşenur kızlarımız da bu memleketin çocuklarıydı. Onları bu hale getiren sebepleri araştırmak bizim sorumluluğumuz değil mi? Gençliği maneviyatsızlığa sürükleyen, üstüne üstlük son dönemlerdeki ekonomik sıkıntıların etkisiyle buhrana sürükleyen bu çürümüşlük ortamını düzeltmek bizlerin görevi değil mi? Bu gençler bizim. Bakın işte bir yıldır Filistin'de yaşanan soykırımı konuşuyoruz. siyonist vahşetin ortaya koyduğu envai çeşit insanlık suçlarını konuşuyoruz. Ve bölgeyi bir ateş topuna dönüştürme emellerini konuşuyoruz. Ve artık hedefte Türkiye olduğunu dillendiriyoruz. Buna dair tedbirler almamız gerektiğini ifade ediyoruz. Ama kendi evimizin içini, kendi geleceğimiz olan gençliğimizi korumuyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Bir kısım zevatın, gençliğin ahlaki olarak çürümesinden, ideolojik zemin oluşturma gayretini biliyoruz, görüyoruz”
Gençlerin heba olmalarına sessiz kalındığını söyleyen Ramanlı, “Yarın bir gün bu tehditler kapımıza dayandığında istediğiniz kadar topunuz-tüfeğiniz olsun, askeri mühimmatınız olsun eğer içeriden çürümüş iseniz sizi bu çürümüşlükle savunabilecek gençleri bulamayacaksanız bu toprakları kim savunacak? Bu medeniyeti, bu inancı kim savunacak? Elbette gençler savunacak. Gençlerin üzerine titrememiz gerekirken adeta heba olmalarına ya sessiz kalıyoruz ya da ön ayak oluyoruz. Elbette bir kısım zevatın, bir kısım kesimlerin gençliğin ahlaki olarak çürümesinden, aile kurumunu zayıflatarak kolu kanadı kırılmış, bireyselleşmiş insanlar üzerinden ideolojik zemin oluşturma gayretini biliyoruz, görüyoruz. Bu, bugünden oluşan bir emel, bir çaba değil. Yıllardır bunun pratiklerini zaten bu ülke gördü, yaşadı ve o yüzden geçmiş yüzyılı ‘kayıp yüzyıl’ olarak değerlendiriyoruz.” dedi.
“Mesele sadece yol yapma, köprü yapmak değil mesele şahsiyet inşa etmektir”
Millete alkol bağımlılığı, uyuşturucu kullanımının dayatıldığını belirten Ramanlı, yetkililere çağrda bulunarak, “İkinci bir kayıp yüzyıl yaşamak istemiyoruz. Bu konuda üzerine sorumluluk düşen herkese buradan çağrıda bulunuyoruz. Mesele sadece yol yapma, köprü yapmak değil mesele şahsiyet inşa etmektir. Mesele genç nesli bu kötülüklerden korumaktır. Alkol bağımlılığı, uyuşturucu kullanımı, hayâsızca hareketler ve hayat tarzı aileye, topluma ve bu millete dayatılıyor. Peki, buna karşı bu toplumun manevi dinamiklerini korumakla yükümlü olan acaba yetkililer ne yapıyor? Bu ideolojik sapkın anlayışlarla zihni bulandırılmış kesimlerin çıkardığı gürültüye pabuç bırakmak acaba milletimizce nasıl karşılık buluyor?” şeklinde belirtti.
“Bu ülkede eğer namuslular, namussuzlar kadar cesur olmazsa bizim düzlüğe çıkmamız mümkün değildir”
Konuşmasının devamında, “Bu millet, bu hükümete bu yetkiyi verdiğinde ‘gençlerimizi ahlaksızlığa sürükleyin, buna sessiz kalın, gençlerimizin gözümüzün önünden kayıp gitmesine göz yumun’ diye mi bu yetkiyi verdi?” ifadelerine yer veren Ramanlı, şunları kaydetti:
"Maalesef bugün televizyon dizilerimizde, Prim Time'da gösterilen programlar, gün içinde sabah programlarında ortaya saçılan iğrençlikler, çirkeflikler adeta kanıksanmış durumda. Bu ülkenin medeniyetini medeniyet yapan manevi değerlerinin başında ahlak geliyor. Aile yapısı geliyor. Eğer biz ahlak yapımıza, aile yapımıza sahip çıkmayacaksak onu güçlendirmeyeceksek nasıl bir gelişmiş toplumdan, nasıl ümit beslediğimiz gelecek nesilden bahsedebiliriz? Hepimizin elini artık taşın altına koyma vakti gelmiştir. Bu ülkede eğer namuslular, namussuzlar kadar cesur olmazsa bizim düzlüğe çıkmamız mümkün değildir. Yol basit, samimiyetle ve cesaretle kendi gençliğimize sahip çıkmak zorundayız. Bugün maalesef haramın yolları alabildiğince açık ama helale giden yollar maalesef kapatılmış, tıkanmış. Gençlerin evlenebilmek için önünde o kadar bariyerler var ki bunların çözümüne dair gençlerimize maalesef adam akıllı bir proje ile yol gösteremiyor, onlara imkân sağlayamıyoruz. Ama öte yandan harama giden bütün yolları adeta otobana dönüştürmüş durumdayız. Yazıktır, günahtır.”
“Manevi değerlerinden yoksun, ailevi bağları zayıflamış bir nesil, bir gençlik onlar için ‘kolay av’dır”
Toplumun gündeminde gençlerin yaşadığı buhran ve sebepleri konuşulurken ana akım medya ve siyasetçilerin bu buhranın sebeplerini konuşmaktan bilinçli olarak uzak durduğuna dikkati çeken Ramanlı, "Bu gençler bizim gençlerimiz bu nesil bizim neslimiz. Az önce ifade ettim pek çok insan bunun konuşulmasını istemiyor. Konuşmuyor, konuşturmamaya da gayret gösteriyor. Gidin bakın Anadolu'nun her köşesinde, her kahvesinde bu konu konuşuluyor. Her ev sohbetinde insanlar bundan muzdarip. Her özel görüşmede insanlar bunu ifade ediyor ama gelin görün ki ana akım medyada, aklı başında yazar-çizer takımı ve bu ülkenin, milletinin temsilcisi olmuş siyasetçiler de bu konuyu konuşmaktan imtina ediyor. Bunu gündeme getirmek sanki suç, sanki kabahatmiş gibi davranıyor. Kimin etkisiyle? İşte bu siyasal istismarcıların etkisiyle. Onlar ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Milli ve manevi değerlerinden yoksun, ailevi bağları zayıflamış bir nesil, bir gençlik, bireyselliğe mahkum edilmiş, kolu-kanadı kırılmış gençlik onlar için ‘kolay av’dır. Bu yüzden onu istiyorlar.” diye konuştu.
“Biz, biz olmaya gayret göstereceğiz. Bizi biz yapan manevi değerlerimize sımsıkı sarılacağız”
Manevi değerlerimize sımsıkı sarılarak, aile değerlerimizi güçlendirerek, helale giden yolları açarak ve harama giden yolları da kapatarak bu cendereden çıkış olduğunun altını çizen Ramanlı, “Peki, biz ne istiyoruz? Bizim yeni nesil tahayülümüz nedir? Bunun için mücadele etmeye var mıyız, yok muyuz? İşte buna karar vermemiz gerekiyor. Geçmişte onlarca, belki yüzlerce bu türden facialarla karşı karşıya kaldık. Bu ülke neleri görmedi ki? Ama dönüp bunların sebepleri üzerinden tartışalım, konuşalım, bunların hal çaresine bakalım diyenler sürekli linç edildi. Ve bu toplum gitgide bir çürümeye mahkûm edildi. Bugün o çürümenin sonuçlarını konuşuyoruz. Ne hazindir ki o sebepleri savunanlar, o sebeplerin ortadan kalkmasına adeta set oluşturanlar, bugün o sonuçlar üzerinden tepiniyor. Ve yetkisini kullanmayan, sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyenleri suçluyor. O halde yapılacak şey çok basittir. Biz, biz olmaya gayret göstereceğiz. Bizi biz yapan manevi değerlerimize sımsıkı sarılacağız. Aile bağlarımızı, aile değerlerimizi güçlendireceğiz. Helale giden yolları açacağız, harama giden yolları da kapatacağız. Başka türlü bizim bu cendereden çıkışımız mümkün değil.” dedi.
“Bütün bu pisliklerin, skandalların, çirkefliklerin temiz dimağları kirletmesine müsaade etmeyeceğiz”
Konuşmasının son bölümünde hunharca cinayetlerde evladını, kardeşini, eşini kaybetmiş herkese başsağlığı dileyen Ramanlı, “Ama öncelikle bizim kendi mesuliyetimizi ortaya koymamız gerekiyor. Bakın geçtiğimiz aylarda Paris Olimpiyatları oldu. Sayın Cumhurbaşkanı vermiş olduğu bir beyanatta, torununun kendisine haber vermesi üzerine Paris Olimpiyatları’na gitmekten vazgeçtiğini ifade etmişti. Orada cinsi sapıklığının reklamını yapıldığı gerekçesiyle. Ama devlet kurumu olan TRT; doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine 85 milyon insanın evlerine o pislikleri adeta canlı yayında akıttı. Bu ülkenin denetleyen, gözetleyen, teftiş eden kurumları nerede? Nasıl devlet televizyonundan Sayın Cumhurbaşkanı’nın gitmeme gerekçesi olan o faaliyetler yayınlanabiliyor ve bütün hanelere adeta boca edilebiliyor o pislikler?
Kendimize sahip çıkacağız. Milletimize, memleketimize, kurumlarımıza sahip çıkacağız. Bütün bu pisliklerin, skandalların, çirkefliklerin temiz dimağları kirletmesine müsaade etmeyeceğiz. Bu memlekette güzel şeyler de oluyor. Gençlerimizin inancını maneviyatına kuvvetlendirecek dernekler, vakıflar, medreseler, camiler, din görevlileri çalışıyorlar ama yetmez. Meşhur bir laf var, 'def-i mazarrat celbi menafiden evladır' diye. Yani önce biz kötülükleri def edelim, önce çocuklarımızı koruyalım, kötü düşüncelerden, kötü huylardan, kötü ahlaktan önce onları muhafaza edelim, sonra onları iyilikle, güzellikle, adaletle süsleyelim. Onları bu hasletlerle mücehhez hale getirelim. Bu toplum bizim, bu gençlik bizim. Toplumumuza da gençliğimize de sahip çıkmalıyız.” diyerek açıklamasını sonlandırdı.