Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Yaklaşık olarak 16 ay boyunca Müslümanlar bu mescide yönelerek namaz kılmışlardır. Bunun yanında İsra suresinin ilk ayetinde Allah (cc); ’’Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.’’ Buyurarak söz konusu mescidi kitabına konu etmiştir. Bunun yanında Peygamber Efendimiz de (sav) birçok hadisinde Mescid-i Aksa’nın öneminden bahsetmiştir. Bunlardan birkaç tanesini paylaşalım;
-Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Üç mescit dışında hiçbir mescidi ziyaret için yola çıkılmaz. Benim bu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa.” (Müslim, Hac, 511)
-Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem azatlısı Meymune radıyallahu anha: “Ya Rasulallah! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?’’ dedi. Allah Rasulü: ‘’Gidin ve orada namaz kılın!’’ diye cevap verir. Fakat o zaman orada (Bizans ile Persler arasında) savaş vardı ve bunu dikkate alan Peygamber aleyhissalatu vesselam efendilerimiz şöyle buyurdu: ‘’Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız, oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin!’’ buyurdu.’’ (Ebu Davud, Salât, 14)
-Abdullah b. Amr (radıyallahu anh), Hz. Peygamber'den sallallahu aleyhi ve sellem şöyle rivayet etmiştir: Davud’un aleyhisselam oğlu Süleyman aleyhisselam, Beyti’l Makdis’in binasını bitirince Allah Teâlâ’dan üç dilekte bulundu:
İlahî hükme uygun bir hüküm verme kudreti.
Kendisinden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat.
Namaz kılmak için Mescid-i Aksa’ya gelen kimsenin annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınması/çıkması.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Süleyman’ın aleyhisselam dilediği ilk iki şey kendisine verilmiştir. Üçüncü dileğinin de kendisine verilmiş olmasını umarım.” (İbni Mace)
Evet, yukarıdaki hadislerde de görüldüğü özere Peygamber efendimiz de (sav) Mescid-i Aksa’yı gündeminden çıkarmamıştır. Peygamber efendimizden sonra Sahabe Efendilerimiz de Mescid-i Aksa’yı gündemlerinden asla çıkarmamış ve Hz. Ömer zamanında Kudüs fethedilerek Mescid-i Aksa tekrar Müslümanların eline geçmiştir. Hz. Ömer tarafından 637 yılında fethedilen Kudüs 1099 yılına kadar Müslümanların hâkimiyetinde kaldı. Daha sonra 1099 yılında yapılan 1. Haçlı seferi sonucu tekrar esaret altına girmiştir. 1187 yılında şarkın güzel Sultanı Selahattin Eyyübi tarafından tekrar fethedilmiştir. Adından Yavuz Sultan Selim 1517 yılında Kudüs’ü Osmanlı topraklarına dâhil etti. 1948 yılından beridir Kudüs Siyonist İsrail tarafından sinsice işgal edilmeye çalışıldı. Filistin topraklarının çoğunluğunda da hâkimiyetini kurmuş durumda.
Görüldüğü üzere Kudüs ve Mescid-i Aksa Hak ve Batıl mücadelesinin merkezi konumunda olma özelliğini yitirmemiştir. Kıyamete kadar da Hak ve Batıl mücadelesi devam edecektir. Ama netice itibariyle Hak galip gelecektir. Hiç şüphe yok ki Hakkın Batıl’a galip gelmesi, ancak Kudüs ve Mescid-i Aksan’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle mümkün olacaktır.
Dolayısıyla ilk kıble olma özelliği hala devam etmektedir. İbadetler için 16-17 ay boyunca kendisine yönelen Müslümanların cihat ve direniş için yönelmeleri gereken yer yine Kudüs ve Mescid-i Aksa’dır.
Yani Kıble olma özelliğini Kıyamete kadar kaybetmeyecektir.
Allah (cc), İslam Mücahitlerini Siyonist İsrail’e karşı muzaffer kılsın.