İslam medeniyetinin eğitim ve öğretimde büyük bilim adamları yetiştirdiğini hatırlatan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Salih Geçit, İslam çerçevesinde gerçekleştirilen eğitimin insan yetiştirmeye odaklandığını söyledi.
İslam eğitiminde farklı ekollerin zaman zaman etkili olduğunun altını çizen Prof. Dr. Geçit, ekollerin Hz. Peygamber'den alınan eğitim modelini günümüze taşıdıklarını belirtti.
İslam medeniyeti eğitim modeli büyük alimler yetiştirmiştir
İlk inen ayetin okumak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mehmet Salih Geçit, "İslam dinine göre eğitim çok önemlidir." hususuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatta denilebilir ki İslamiyet eğitim medeniyetidir. Çünkü İslam'ın ilk vahiy olarak Hz. Peygamber efendimize Hira Mağarasında gelen ilk ayet "Yaratan Rabbin'in adıyla oku" şeklindedir. Okuma, okutma, tedris, tahsil faaliyetleri İslam medeniyetinin özüdür. Hz. Peygamber efendimizde Medine'de kendi medeniyetinin temellerini atarken de caminin yanında Suffa medresesini kurmuştu. Orada 400'e yakın sahabeye her gün ve haftanın belirli vakitlerinde eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyordu. Dolayısıyla eğitim Hz. Peygamber'in vahiy aldığı ilk günden ta günümüze kadar bizim medeniyetimizin özü olmuştur. Müslümanlarda bu dönemde çok sayıda alimler yetiştirmişlerdir. Hem İslami ilimler, Hadis, Tefsir ve diğer dini ilimler hem de edebi ilimler Arapça Edebiyatı, Fars Edebiyatı, Türk Edebiyatı, Kürd Edebiyatı ve diğer edebiyatlar konusunda büyük alimler yetişmiştir."
"… ilim İslami açıdan çok önemlidir"
Geçit, "Aynı şekilde diğer müspet ilimler denilen uzay bilimleri, tıp ve sağlık bilimleri botanik bilimleri, robotik bilimler ve diğer birçok bilimler konusunda İslam dünyasında 14 asır boyunca çok sayıda alim yetiştirilmiştir. Filozoflar, İbn-i Arabi, Kindi, Ali Kuşçu gibi uzay, astro bilimleri yani saydığımız taktirde liste böyle çok uzayacaktır. Buda şunu çok güzel bir şekilde gösteriyor, ilim İslami açıdan çok önemlidir. Bu eğitim sadece bilimsel, akademik anlamda değil insanın insanileşmesi ve insanın ruhunun Müslümanlaşması, bedeninin Müslümanlaşması, ahlaki ve manevi değerlere uygun bir şekilde eğitim verilmesi, yani insanın Allah'ın kendilerine verdiği bu hitap değerine uygun bir şekilde kendine yakışır, layık bir değere gelebilmesi için maddi ve manevi açıdan eğitimi dini noktada çok büyük bir öneme sahiptir." ifadelerini kullandı.
Hz. Peygamber'den alınan eğitim bayrağının medreseler aracılığıyla günümüze ulaştırıldığını hatırlatan Geçit, "Büyük ilmi merkezler ortaya çıkmıştır. Mesela, önce Medine'den başlamak üzere daha Fütuhat olaylarından sonra İslami merkezlerin her birisinde işte Hicaz ekolü, Bağdat ve Irak Ekolü işte Horasan Ekolü, Orta Asya, Mâverâünnehir, Semerkand, Buhara medreseleri. Endülüs, Mısır medreseleri işte Anadolu medreseleri, Doğu ve Güneydoğu medreseleri. Tabi Selçuklu dönemindeki Nizamiye medreseleri yani çok sayıda bilgi ve eğitim ile ilgili ekoller, medreseler ortaya çıkmıştır. Bunların hepsi peyder pey Hz. Peygamber'den aldıkları eğitim bayrağını günümüze kadar taşımışlardır." şeklinde konuştu.
"Bu gerilemenin bütün suçunu Müslümanlara yüklemek doğru değil"
Günümüzde batı teknolojisinin geldiği ve bilimsel gelişmişliğin İslam alimlerinin 14 asır boyunca attığı temeller üzerine kurulduğunu savunan Geçit, "Bununla birlikte İslam dünyası son birkaç asırdır gerileme gerçeği ile yüz yüze kalmıştır. Bu gerilemenin bütün suçunu Müslümanlara yüklemek doğru değil. Müslümanlar güçlendikçe aynı zamanda bu gücü ortadan kaldırmak isteyen İslam düşmanları da çok güçlü bir şekilde harekete geçmişlerdir. Haçlı seferleri, Moğol istilası, Tatar istilası ve çağımızda da kurtuluş savaşlarının sürdürüldüğü Cezayir'de, Anadolu'da işte İslam ülkelerinin her tarafında Kuzey Afrika'da, Endonezya'da, Malezya'da ve diğer İslam ülkelerinde büyük bir emperyalizm, sömürgecilik hareketi başlatılmıştır. Ve bütün bunlarda İslam dünyasının gerilemesine, kalkınmasının durmasına sebep olmuştur." diye konuştu.
İslami eğitime karşı verilen büyük uğraşlara rağmen Müslüman ülkelerin son dönemlerde eğitim, bilim, savunma sanayi gibi alanlarda gelişim sağladığının altını çizen Geçit sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabi toplum gerilediği zaman eğitim faaliyetlerinde de gerileme olmuş, Müslümanlar son birkaç asırdır kendi dinine uygun, Kur'an ve Sünnet çerçevesinde İslami ilimlerin eğitilmesine layık bir şekilde bir eğitim-öğretim modeli geliştirememişlerdir. Daha çok batılılaşma, Avrupalılaşma onların emri altında, modellerini geliştirme şeklinde bir anlayış gelişmiştir. Çağımıza da baktığımızda laik, sekülarist eğitim anlayışı dini bir eğitim anlayışına iyi bir yüzle bakmadığından dolayı burada bir takım çatışmalar söz konusu. Müslüman bir birey kendi evladını örneğin dindar bir fizikçi, kimya uzmanı, doktor veya eczacı yapmak istediğinde belli bazı dönemlerde başörtü gerekçe gösterilerek, sakal gerekçe gösterilerek veya dini kıyafetler gerekçe gösterilerek engelleme çalışması ile insanların ve Müslümanların özellikle eğitim hakları ellerinden alınmış, gasp edilmiştir. Bütün bu ve benzeri durumlar eğitim açısından Müslümanların geri kalmasına vesile olmuştur. Ama son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi İslam dünyasında da eğitimde bir takım atılımlar başlıyor. Bugün Türkiye, İran ve birçok İslam ülkelerinde artık biz her şeyimizi Avrupa'dan almak zorunda değiliz. İlaçlarımızı, silahlarımızı, savunma sanayisini onlardan almak zorunda değiliz. İHA, SİHA'larımızı kendimiz üretim aşamasına geldik.' Bu ilerleyen yıllarda İslam dünyasının bağımsız, özgür hale geleceğini, Müslümanların birbirileri ile beraber çalışacaklarını, kültürel alışverişinde bulunacaklarını görebiliyoruz." (İLKHA)