İslam medeniyet ve kültüründe ziyaretleşme önemli bir konudur. Asrı saadet döneminde olmak üzere zamanımıza kadar büyük İslami şahsiyetler ayet ve hadislere dayanarak ziyaretleşme konusu üzerinde büyük bir hassasiyetle durduklarını görmekteyiz.

Bakara suresi 27. Ayeti kerime mealinde şöyle buyrulmaktadır; “Onlar öyle (fasıklar) ki, Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah’ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır.” Ayeti kerime çok açık bir şekilde sılayı rahmi kesenleri fasıklıkla nitelendirip büyük bir zarar içerisinde bulunduklarını teyit etmektedir.“Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, misafirine ikramda bulunsun. Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, akraba ilişkilerini (ziyaret vs.) sürdürsün” (Buhari, Edep 85)

Allah celle celalühu bizleri birbirimize muhtaç olarak yaratmıştır. Bunun en büyük hikmeti de dağınıklıktan uzak birbirimize yakın, toplu bir şekilde, yardımlaşma düsturuyla yaşayalım ki hem ferdi ve toplu olan kulluk vazifelerimizi yerine getirelim ve hem de huzurlu bir hayat yaşayalım. İnsanoğlu ferdi olarak, hemcinsinden müstağni bir şekilde huzurlu, mutlu ve rahat yaşaması neredeyse imkansızdır. İnsan türlü ihtiyacı olan hem maddi ve hem de manevi anlamda yardıma muhtaç bir fıtrat üzerinde yaratılmıştır. Dolayısıyla ziyaretleşme ve yardımlaşmaya belki de bütün varlıklardan daha fazla muhtaçtır. Günlük yaşamımızda zaten bunu görmekte ve müşahede etmekteyiz.

Rabbimiz yapmamızı istediği bir amele karşılık bizlere, iki büyük mükafat vermektedir. Bu mükafatlardan biri peşin yani dünyada vermekte, birini ve daha büyük olan mükafatı da ahirete bırakmaktadır. Mesela namaz kılan bir insan dünyada müthiş bir kalp huzuruna ulaşmaktadır. Ayrıca namazın kazandırdığı şahsiyet ve kişiliği gereği doğruluk ve eminlik vasfına sahip olabilmektedir. Toplum içerisinde izzetli bir makam elde ederek huzurlu yaşamaktadır. Ahirette ise Allah’ın nuruna ve cennete kavuşmaktadır. Aynen bu misal gibi de ziyaretleşen insanlar dert, tasa ve sıkıntılarını birbirleriyle paylaşmakta, sorunlarına ve dertlerine çare olmakta, birbirlerine yardımcı olmaktalar. Böylelikle huzura kavuşmaktalar. Bu huzur peşin mükafattır. Ahirette ise Allah’ın dilediği güzelliklere kavuşacaklardır.

Düşünün ki, etrafınızda nice tanıdık, akraba ve aile dostlarınız vardır ve siz bu insanlarla bütün ilişkilerinizi kesip sorun ve sıkıntılarına, dert ve tasalarına kayıtsız kalmaktasınız. Bu ne büyük bir talihsizlik ve bedbahtlıktır. Bir de tersini düşünün, tanıdık, akraba ve dostlarınızla bağlarınız müthiş bir şekilde kuvvetlidir. Onlar ile ziyaretleşmeleriniz, imkanlar ölçüsünde yardımlaşmanız ve muhabbetiniz devam etmektedir. Onlar size gelmeseler ve sizi sormasalar dahi siz onlara gidip hal ve hatırlarınısoruyorsunuz, dert ve tasalarına ortak oluyorsunuz, bu ne büyük erdemli bir davranıştır. Allah’ın rızasına ve kalp huzuruna ulaştıran da işte bu amellerdir.

Maalesef dünyevileşmenin kötü sonuçlarından biri de ziyaretleşmenin azalmasıdır. Halbuki Allah’ın peygamberi salat ve selam üzerine olsun kendisi ve ashabı ziyaretleşmeye aşırı bir önem vermişler ve bu konu üzerinde tavsiyelerde bulunmuşlardır. Bu hassasiyetleri aralarında kopmaz bir bağ oluşturmuş ve o güzide cemaati her iki dünyanın da saadetine ulaşmıştır. Onların bu güzel yaşantılarını örnek aldığımızda aziz oluruz. Tersi ise zilletten başka bir şey değildir. İnsanlar seninle tüm ilişkilerini keseler dahi sen ilişkilerine devam et. Bu sana iyilik ve güzellikten, vefa ve azizlikten başka bir şey katmayacaktır. Varsın etrafındakiler senden yüz çevirsinler, sen Allah’ın emri ve Resulullah’ın tavsiyeleri üzerine ziyaretleşme ve iyiliklerine devam et. Merak etme Allah sana mükafatını verecektir.

Dost ve akrabalarımızı, komşu ve ahbaplarımızı ziyaret edenlerden olma dileklerimle fi emanillah.