Kadim şehirlerin kendilerine özgü kimlikleri vardır. Tarihi eserler açısından olsun, modern yapılar açısından olsun, sanat ve spor açısından olsun yahut ticaretteki önemi açısından olsun… Bir şekilde ön plana çıkan yönleriyle bazı kentler kalıcı kimliklere sahip olagelmişlerdir hep!

Konya Mevlevi dergahlarıyla, Malatya kayısı meyvesiyle, Antalya turizmiyle, İstanbul her yönüyle… Peki, güzel Van'ımızın neyi var? Hem her şeyi var hem hiçbir şeyi yok! Bu nasıl olur demeyin. Basbayağı oluyor işte.

Şehrimize simge olabilecek ve kalkınmaya vesile olacak değerlerimiz çok aslında. Gölümüz, otlu peynirimiz, İpek Yolumuz, Urartu kaleleri, İnci kefalleri ve daha birçok değeri sayabiliriz. Ama yazık ki hiçbirinin hakkını vererek yaşatamıyoruz.

Gölümüz kirden geçilmiyor. Allah'ın bir lütfu olarak her ilçeden irili-ufaklı nehirler akıyor; ancak hepsi de göle kir taşıyor. Ne tedbir var ne de bilinçlendirme çabası. Bu konuda yapılan birkaç lokal çalışmanın yetersiz kaldığı ortadadır.Ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplıdır; ancak deniz ve deniz ürünlerinden yeterince faydalanamadığımız gibi göl ve barajlarımızdan da gerekli verim sağlanamıyor. En büyük göl olmasına rağmen hiçbir kıyısında kayda değer bir işletmesi yok Van Gölünün.

Meşhur otlu peynirimizin sergileneceği temiz ve geniş bir yere sahip değiliz. Tek başına müşteri toplayacak kapasitesi varken müşteriye sergilenecek yer yok. Mesela kahvaltı salonlarını ve kahvaltı çeşitlerini bir arada barındıracak ferah bir mekan olsa gayet iyi hizmet görür. Ama bu lezzet hala sokak aralarında satılıyor maalesef.

Tarihi İpek Yolunun durumu içler acısı. Bütün şehrin en ağır yükü onda. Üzerinden binlerce yıl geçmiş geçmesine de hala alternatifi yok! Yolu iki yerden kapatırsanız şehir mahsur kalır. İpek Yoluna en az kendi kadar üç tane daha yol geçmeliydi şehrin içinden. Arazi yeni yollar için son derece elverişli, sadece güçlü bir irade gerek…

Kentin göbeğinde kalan kalenin çevresinde kısmen gelişmeler var. Fakat çok daha iyisi yapılabilir. Geniş alanda oldukça modern yapılar inşa edilebilir. Kapalı yerlerde duran yüzlerce hatta binlerce tarihi eser Topkapı Sarayı'nda olduğu gibi açık biçimde sergiye çıkarılabilmeli.

O zaman yerli ve yabancı turistlerin sayısında ciddi artışların olacağı kesindir.
İnci kefali ile ilgili koruma ve tanıtma programları,olması gerektiği seviyenin çok altında. Kaçak avcılık ile birlikte nehirlerin doğal yapısına olan müdahaleler İnci kefali, alabalık ve pullu sazan türlerini çok olumsuz etkiliyor. Balık popülasyonu her yıl azalıyor.

İşte yukarıda değindiğimiz ama hepsini yazıya dökemediğimiz sorunlardan dolayı şehrimiz kendine özgü güçlü bir kimliğe sahip olamıyor. Konumu, coğrafi yapısı ve kaynakları gayet iyi olduğu halde zamana ayak uyduramaması birçok problemi beraberinde getiriyor.

Siyasi birtakım olaylardan dolayı çok göç aldı, almaya da devam ediyor. Çarpık yapılaşma, işsizlik, nüfus yoğunluğu, hava kirliliği gibi sorunlar giderek artıyor. Kent merkezine nefes aldıracak meydanlar yok, halkın oturup soluklanacağı mesire alanları yetersiz, otopark hizmetleri ihtiyaçlara cevap veremiyor.

Ana caddelerin bir iki sokak arkasında kocaman kasisler, kırık dökük kaldırımlar arz-ı endam ediyor. Caddeler, kalabalığı taşıyamıyor. Görüntü ve gürültü kirliliği çok fazla…

Büyük şehir unvanı almış Van'ımıza bu geri kalmışlık yakışmıyor. Resmi kurumlar arasındaki iletişimsizlikten dolayı gerçekleşemeyen işbirliğinin cezasını sivil halk çekiyor. Kış boyunca, Edremit'ten Yüzüncü Yıl Üniversitesine kadar uzanan kıyı şeridi boyunca havadaki kapkara kirli duman hiç eksik olmuyor. Altyapısı bir türlü bitmedi doğal gaz hattının. Hava kirliliğinden dolayı halkın sağlığı risk altında.

Memlekette kış mevsimi uzun sürer. Zaten dar olan cadde ve sokaklar, biraz kar yağınca geçilmez oluyor. Bütün şehirde, göze hoş gelebilecek ve imkanlarıyla halkı rahat ettirebilecek iş merkezleri yok denecek kadar azdır. Alternatif yerlerin azlığından dolayı bütün kalabalık aynı mevkide yoğunlaşıyor. Mevcut şartlar itibariyle Van'ımızın talihsiz olduğunu söyleyebiliriz.

Vanlı işadamlarımızın kente yatırım yapmaları lazım. İran ile sınır ticaretinin geliştirilmesi için girişimlerde bulunulmalı. Çarşı merkezinde çok amaçlı konferans salonları yapılmalı. Ufak-tefek, kırık-dökük kulübeler ile boş binalar uygun şekilde tamir edilmeli yahut yıkılmalı. Hatta belli mahallelerde kentsel dönüşüm projeleri uygulanmalı.
Eğer bahsettiğimiz sorun ve sıkıntılar giderilirse şehrimiz asıl kimliğine kavuşur.

Büyükşehir için söylediklerimiz çok görülmemeli.
İşin ciddi kısmı belediyelere düşüyor tabii. İletişim ve ulaşım kolaylığının yaşandığı günümüzde, farklı yerlerden buranın iklim ve yerleşim yerine uygun malzemeler temin edilebilir. Benzer durumdaki illerin projelerinden faydalanılabilir.

Van'ımıza kendi kültürüyle beraber gelişmişlik yakışır. Tozlu, çamurlu, dar ve bakımsız bir çarşı merkezinde hiçbir vatandaşın yüzü gülmez. Dolayısıyla bir yerden başlamak gerekir. Dilerim şehre yeni bir çehre kazandıracak babayiğitler en kısa zamanda çıkarlar ortaya.

Gölü mavi, göğü mavi, kıyıları yeşil, kırları sarı şehrimizin; evleri, caddeleri, iş merkezleri de güzel olsun…