'Vahşi Batı' diye bildiğimiz barbar medeniyet, ilk atalarından beri hep art niyetliydi. Yunan felsefesinin temelini temsil eden 'üstün millet' yaklaşımı yüzyıllar boyunca insanlığın baş belası olagelmiştir. Kendileri dışındaki bütün insanlara köle gözüyle bakan bu zihniyet Asya ve Afrika'da, izi hiç silinmeyecek tahribatlar yaptılar.

El an İsrail'in, ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin yaptığı şey aynı mantığın devamıdır.Her biri tek başına dünyanın ağız tadını kaçıracak kadar şer üretebiliyor. Zaten tam kapasite çalıştıkları, görülmeyecek gibi değil!

Geçen yüzyılın başında taktik değiştirdiler. Bir yandan ülkeleri ulus ve ırkçı yaklaşımlara sevk ettiler bir yandan da para edecek ne varsa hepsini acımasızca sömürdüler. İslam dünyasından çaldıkları 'Hak, adalet, birlik, eşitlik, ölçü' gibi kavramlarla suret-i haktan görünüp kitleleri yönlendirdiler.

Batı, bilgiden teknolojiye, paradan ham maddeye kadar eline ne geçtiyse hepsini silaha dönüştürüp muhalif ülkelere yöneltti.

Bilhassa İslam beldelerine sızabilmek için elinden geleni ardına koymadı. Kişiliği ve karakteri zayıf bireylerden öne sürülecek piyon orduları kurdu.

Dışarıdan saldırma stratejisini, içerden yıkma politikasına devşirerek kendini gizledi. Epey zaman kendini saklayarak piyonlarla işi idare etti. Yeri geldi maşa niyetine grupları kullandı, yeri geldi yönetimi darbeyle işgal eden kuklaları kullandı.

Son dönemlerde, ülkeleri işgal etmek yerine, içerde kaos çıkarıp dikkatleri dağıtarak ve karşıt güçleri birbiriyle bertaraf ederek hem hedef olmaktan hem de uluslararası arenada göze batmaktan uzak durdu. Satın aldığı medya mensuplarını hedef saptırmak için kullandı.

Herkes ön tarafta birbiriyle uğraşırken Yahudi mantıklı emperyalist batı arka tarafta çalabileceği bütün kaynakları söğüşledi.
Kapitalist canilerin elleri nereye yetiştiyse ilk önce oraya fitne tohumları ektiler. Bu minvalde, çevremizde oluşturdukları kutuplaşmalar çok belirgindir.
Ilımlı-radikal
Sünni-şii
Müttefik-muhalif
Ulusçu-özgürlükçü gibi kasıtlı isimlendirmelerle taraflar oluşturdu. Yerli işbirlikçiler vasıtasıyla çatışmaları hem yönetti hem de cephelere sızarak tahribatın katsayısını arttırdı. Biri olmasa öbürü kucak açtı Vahşi Batılılara. Ne hikmetse, kendileriyle çalışabilecek partnerleri hep bulabildiler.

'Kullan-değiştir' yöntemiyle birini alıp diğerini verdiler. Feto'yu alıp Apo'yu verdikleri gibi.
Görselliğin her alanı işgal ettiği günümüzde, inançları kılık kıyafete indirgeyerek sarık, cübbe, şalvar giydirdiği sakallı örgütlere yargısız infaz yetkisi verdi. Osmanlı'yı Irak, Suriye ve diğer bölge ülkelerinden savaşarak çıkaran onlardı. Şimdi aynı yerde aynı düşmanla yeniden savaşıyoruz.

Epey zaman uzaktan izlediğimiz bu fitne artık kendi topraklarımıza da sıçradı. Ay geçmiyor ki sinirleri tavan yaptıran patlamalar olmasın! Yaşam felsefeleri farklı olan 80 milyon insanın yaşadığı son kaledeyiz. Etnik, siyasi, inanç farklılıklarımızı birbirimize karşı silaha dönüştürmek isteyen aynı Vahşi Batı'dır.

Yüz yıl veya bin yıl, hiç fark etmez; öncesiyle sonrasıyla batı hep aynıydı, bugün de aynıdır. Dileriz ki yarınlarda öyle olmaz.
Ümmetin bağrını paralayan kutuplaştırma girişimleriyle yetinmediler.Taktikleri basit ama son derece ahlaksızdı.

Eline silah tutuşturdukları serkeş tiplerle fitnenin fitilini ateşlediler. Artık o cami senin bu mabet benim, her gün ibadethaneleri ibadet ehilleriyle birlikte bombalattılar. Belli bir süre sonra öfke kontrolden çıktı ve nihayetinde Irak, Suriye, Libya, Mısır, -kısmen ülkemiz- kan gölüne döndürüldü.
Batının hiçbir tarafı hayranlık verecek statüde değil. Evet, teknolojiyi geliştirdiği doğrudur. Bilginin suyunu çıkardığı da doğrudur. Ticaret ve kaynak temini için silah üretip savaş çıkardığını dünya-alem bilir. Ancak bunlardan çok daha beter olan şey, teknolojisinin, bilgisinin ve savaşının tamamen ahlaki değerlerden yoksun olmasıdır.

İnançlarından sıyırdıkları insanları birer canlı bombaya dönüştürdüler. İnsanları hunharca öldürmenin yanı sıra, açgözlülükleri nedeniyle karada ve denizlerde bozulmalara sebep oldular.

Neticede, Allah'tan bilgi çaldığını iddia eden Vahşi Batı kendi türüyle birlikte gıdaya, madene, tohuma ve bir bütün olarak varlık alemine savaş açmış bulunuyor. Şimdilik işleri yolunda gibi gözükebilir. Ama kendileri dışında kalanlara yönelttikleri silah eninde sonunda onları da vuracak.

Çünkü zulüm ile abad olanın sonu berbad olur. Lakin rüzgar eken, fırtına biçmeye hazır olmalı. O fırtınanın iklimini oluşturmak da biz Müslümanlara düşer.
Selam ve dua ile