Herhangi bir misafirliğe gittiğimizde, ev sahibi cömertliğine göre bize ikramlarda bulunmaktadır. Ev sahibi çok cömert ise, fazla ikramları karşısında mahcup duruma düşeriz, yeter diye kendisine bolca dua edip teşekkür ederiz.

   Öyle bir ev sahibi düşünün ki bize sayısız ikramlarda bulunmaktadır. İstesek te, istemesek te nimetleri boldur. Biz teşekkür ettiğimizde, mahcubiyetimizi dile getirdiğimizde O nimetlerini daha da fazlalaştırmaktadır. Yeme ve içmenin dışında, bizim sıhhat, afiyet ve rahatlığımızı da sağlamaktadır. Geceyi bize dinlenme, gündüzü de çalışma zamanı kılmaktadır. Gündüz, güneş gibi koca bir lambayı yakmakta, gece istirahatimiz için onu üzerimizden alarak başka tarafa yönlendirmektedir. Bize mevsimlerini bahşederek, yaşamımız için ortamlar hazırlamaktadır. Ekinlerimizi sonbaharda ektiğimizde, aylar boyu kendisi ona nezaret etmektedir. Kış geldiğinde, ekinlerimizi kar ile üstünü örterek donmaktan muhafaza etmekte, bahar ayında ekinlerimizi yeşertmekte, boy attırmakta, yazda ürün verdirtmekte ve bize en mükemmel haliyle sunmaktadır. Biz şükrümüzü artırdıkça O da kat be kat bize vermektedir. Sadece bir miktarını ihtiyaç sahiplerine vermemizi emretmektedir. Bunun gibi etinden, sütünden ve derisinden faydalanmamız için bize hayvanlar vermektedir. Kendileriyle huzur ve mutluluk bulmamız için bizlere eşler ve çocuklar nasip etmiştir. Yine bize öyle bir beyin vermiş ki biz o beyin ile doğru ve yanlışı birbirinden ayırt edebilmekteyiz. Aya bakıp oraya gitmek istemişiz, aklımızı kullanarak cihazlar yapıp oraya gitmişiz. Hatta şu an yıldızlar arasında seyahat eden cihazlar geliştirmişiz. Dünyanın öbür ucundaki yakınlarımız ile görüntülü olarak çok az bir masrafla haberleşebiliyoruz. Yerin kat be kat derinliklerinde ev sahibimizin bizlere sunduğu kaynakları çıkarıp istifade edebilmekteyiz. Uçaklara binip binlerce kilometreyi birkaç saatte kat edebilmekteyiz akıl sayesinde. İşte tüm bu nimetleri bizlere sunan, tüm eksik ve noksan sıfatlardan beri olan, dünyanın ve tüm kâinatın sahibi Allah süphanehu ve Teâlâ’dır. Tüm nimetlerine karşılık bizden fazla bir ücret te talep etmemektedir. Sadece kulluk görevimize yerine getirmemizi istemektedir. Onca nimete karşılık sadece belirlenen ibadetler…

   Siz cömert bir kişinin misafirliğine gittiğinizde, ev sahibinin onca ikramına karşılık kendisine herhangi bir şekilde ihanet ettiğinizde, ev sahibinin neler düşünebileceğini hayal edin. Kaldı ki koca dünyanın sahibi Rabbimiz bize sayısız ve sınırsız nimet ve ikramlarda bulunmuş. Belirlemiş olduğu doğru yolu bulmamız, her iki dünyanın da saadetine ulaşmamız için biz insanoğluna Peygamberler ve kitaplar göndermiş, son peygamber Hz. Muhammed (Allah’ın selamı üzerine olsun) ve son kitap Kur’an ile bizi şereflendirmiş. Buna rağmen emirlerini yerine getirmeyip yasaklarından kaçınmasak, her türlü cezaya müstahak değil miyiz, siz söyleyin?

   Biz istesek te istemesek te kocaman dünya evinde misafiriz. Bu evdeki misafirliğimiz bir gün mutlaka sona erecektir. Dünya büyük bir kervansaraydır. Hiçbir kervanın orada kalıcı olmadığına bizler her gün şahitlik etmekteyiz. Hatta ben bu yazıyı yazdığım anda ve sizler de okuduğunuz anda nice kervanlar göçüp gitmiştir bile. Öyleyse ey bu dünya kervansarayında misafir olan insanoğlu, ev sahibin olan âlemlerin Rabbi Allah’a en güzel şekilde teşekkürün bir ifadesi olan kulluk vazifelerini yerine getir, ebedi saadetin mekânı olan başka bir dünyaya yüzün ak, serfiraz olarak adımlarını at ki her iki dünyada da mahcup ve perişan olmayasın.

   Dünya misafirhanesinde Allah’a hakkıyla kul olabilme dileklerimle…