Türlü belalara müptela bir toplumun, hastalıklarına çare aramayan bireyleri haline gelmişiz. Bu durum bile başlı başına büyük bir beladır. Gerçekten de içerisinde bulunduğumuz koyu cehalet, cahiliye devrini bile aratır olmuştur. Çok şey bildiğimizi zannediyoruz ama inanın hiçbir şey bilmiyoruz. İşin vahim olanı da ahvalimizden bihaberiz. İşin acaibi de bu ya, her şeyi bildiğini zannedip bir şey bilmemek!
Teknolojik anlamda süper çağı yaşıyoruz. Uzayda neredeyse yıldızlar arasında seyahat ediyoruz. Bizimle sohbet eden robotlar icat ediyoruz. Veya vücudumuzdaki hücreler, DNA ve RNA'lar, beyin fonksiyonu vs. konularında tıbbın ulaştığı yeni bilgiler, yer ve deniz altındaki keşifler, elimizdeki bilgisayar sistemleri, askeri silah ve cihazlar... İnsanoğlu olarak tüm bu saydıklarım hakkında harika bilgilere sahibiz. Ama gelin görün ki tüm bunları yaratan alemlerin sahibini tanımıyoruz, dünyaya neden teşrif buyurduğumuzu bilmiyoruz. Yıldızlar arasında ziyaretlerimiz oluyor ama yanıbaşımızdaki komşularımızı ziyaret etmiyoruz. Son model tüm teknoloji harikası araç ve gereçleri tanıyoruz velakin kendimizi bir türlü tanımıyoruz. Robotlarla veya hayvanlarla sohbet ediyoruz ama eşrefi mahlukat olan İNSAN ile sohbet etmiyoruz. Maddi manada ilerledikçe, maneviyatımız ölüyor arkadaş... Gel de çık bu işin içinden...
Bir sorun bir gence, size tüm cep telefonu, araba ve bilgisayar modellerini, fiyat ve kalitesini sıralayacaktır ama namaz ve niyazın şart ve şurutunu doğru dürüst bilmeyecektir. Tüm sporcuları, hangi takımda ne kadar oynadığını ve hangi takıma ne kadara transfer olduğunu bilecektir ama insanların ve insaniyetin her iki dünya saadeti için gelip geçmiş hiç bir peygamberi tanımıyacak, doğru dürüst isimlerini bile bilmeyecektir. İşte derdimiz bu, halimiz bu...
Çok da vakıf olduğunuz internette şöyle bir gezinin de ülkemizdeki suç istatistiklerinde yüksekokul mezunu olup suç işleyen insanımızın oranına bakın. Eminim çok şaşıracaksınız. Çünkü yüksekokul mezunu olup suç işleyenlerin oranı azımsanmayacak bir seviyededir.
İşte ey anne ve babalar, ey doktorlar, bilim adamları, mühendisler, bilmem ne kadar keşif, icad, başarı ve madalyası olan güzel ülkemin muhterem insanları! Gelin önce Rabbimizi tanıyalım, önce Resulullahı öğrenelim, önce nereden gelip, nereye yolculuk ettiğimizi bilelim. Kısacası onca şey öğrenmişiz ya, bir de kendimizi öğrenelim. İnsanlar onca buluş ve keşife rağmen niye mutsuzdurlar, neden huzur adına bir şey bilmiyorlar hiç mi merak etmediniz? Bir de bununla ilgili bir araştırma yapsanız ya!
Maddenin sert ve soğuk kabuğundan sıyrılıp manaya ulaşmadan isterseniz uzaya veya yerin altına veyahut denizlerin dibinde seyahat edin, huzura varamazsınız. Namaz ve niyazı bilmeden isterseniz atomun çekirdeğini elinizle parçalayın bu size çok şey vermez. Elinizdeki nimetlerin şükrünü eda etme anlamına gelen ibadetiniz yok ise, inanın siz de yoksunuz. En lezzetli yiyecekleri tatsanız, dua nimetinin size vereceği zevki veremez, bu böyle biline...
Maddenin eziyet verici yüzünden sıyrılıp manaya ulaşanlardan ve böylelikle her iki dünyanın saadetine erişme dileklerimle Allah'a emanet olalım...