Allah’ın selamı, Rahmet ve bereketi kulluk bilinciyle yaşayan, bu uğurda bedel ödeyen, canını Allah yolunda veren ve şehadeti bekleyen Allah dostlarının üzerine olsun…

Bilindiği üzere İslam düşmanları, her zaman ve her zeminde İslami bir çaba içerisine giren ve bu uğurda hizmetlerde bulunup fedekarlık gösteren Müslümanlara engel olmaya çalışmışlar ve sonuç itibariyle Müslümanların canlarına kastedip vahşi yöntemlerle onları şehit etmişlerdir. Dün vaziyet buydu, bugün böyledir ve yarın da devam edecektir. Çünkü Allah ve İslam düşmanlarının gayri insani ve gayri İslami despot ve zalimane yaşamlarının tehlikeye gireceği gerçekliğine binaen İslami çabalara zerrece tahammülleri yoktur.

Daha birkaç gün önce Yasin ve arkadaşlarının 2014 yılında Diyarbakır’da fakir ve muhtaçlara kurban eti dağıtırken vahşice şehit edilmelerini andık. Gerek sosyal medyada ve gerek diğer tüm medya iletişim araçlarında paylaşımlarda bulunduk. Zalimlerin gerçek yüzünü daha bilmeyen halkımızı bilinçlendirmeye çalıştık. Bunların tümü olması gereken ve takdire şayan çaba ve çalışmalardır. Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir meselemiz vardır. Bu mesele de şehitlerimizden ders ve ibretler almamız gerektiğidir. Bu kardeşlerimizden gereği gibi ders ve ibretler aldık mı? Bu kardeşlerimiz nasıl bir hayat yaşadılar ki Rabbimiz en yüce makamı onlara nasip etmişti? Bizler de bu insanların yüklendiği misyonu yüklenebilir miyiz?

Özellikle muhterem genç kardeşlerimiz, lütfen bu insanların hayatını, yaşama biçimlerini ve özellikle de ibadi yönlerini araştırın. Bu gençler nasıl yaşadılar ki ölümlerini şehadet ile taçlandırdılar? Lütfen Turan’ın ibadet aşkını, muhacerat ve zindan hayatını; Hasan’ın anne ve babasına olan aşırı düşkünlük ve hürmetini, infak özelliğini, Riyad’ın mesaisinin çoğunu insanlara faydalı olmak için geçirmesi ve şehadet aşkını, Hüseyin’in o genç yaşındaki koşuşturmasını, Yasin’in o körpecik yaşında İslami hizmet yolundaki çırpınışlarını, cami ve namaz tutkunlığunu… Lütfen bunları iyi araştırın ve kendinize ders ve ibretler çıkarın.

Herkes dünya zevk ve eğlencelerine dalmışken, bu insanlar ibadetlerinden zerrece taviz vermeden, Cami ve Kur’an merkezli çalıştılar. Namaz vs. ibadetlerinde gevşeklik göstermediler. Mücahit olmanın ve Allah rızasının yolunun camiden geçtiğini, her gün mutlaka Kur’an okuyup amel etmenin gerekliliğini, mesailerinin bir kısmını da bu mazlum halk ve ümmete harcamalarının mecburiyetini çok iyi biliyorlardı ve ona göre yaşamaktaydılar. Onların tatil ve eğlence günleri yok gibiydi. Dünyalık namına hiçbir hesapları yoktu. Ceplerinde birikmiş paraları hiç olmadı. İçinde uyudukları yataklarını bile fakirlere verecek kadar isar ve ihsan sahipleriydiler. Herkes gecelerin derin sessizliklerinde uykuda iken, onlar kıyamdaydılar. Herkes bayramların sefasındayken, onlar mazlum halkın ihtiyaçları için meydanlardaydılar. Herkes dünyalıklarının konforu için mal ve mülk biriktirirken, onlar ahiretleri için kan, ter ve gözyaşı döktüler. Şimdi söyleyin ey gençler, biz de onlar gibi yaşayıp, şehadeti hak edenlerden miyiz? Veya bu yolda bir çabamız var mı? Diğer bir deyişle bizler neden onlar gibi olmayalım?

Evet, Yasin ve arkadaşları, hayatlarını Kur’an ve sünneti seniyyeye göre şekillendirdiler, öyle yaşadılar ve kısacık ömürlerini şehadet ile taçlandırıp Allah’ın huzuruna başları dik, alınları ak ve şereflice vardılar.

Bu mübarek insanları şehit edenlerin özgürlük perdeleri de yırtıldı. Birer cani, katil ve Kürt halkının asil düşmanları olduklarını gösterdiler. Şehitlerimiz Allah’ın huzuruna katillerini şikayete gittiler. Katilleri de o günden beri rahat yüzü hiç görmediler.

Rabbimizden dileğimiz, bizleri de onlar gibi yaşayanlardan eyleyip şehadeti bizlere de nasip etmesidir… Şehit kardeşlerimizden ders ve ibretler almak temennisiyle, Allah’ın Hafiz ismine emanet olun…