Bu hafta çocuklarımızı dinleme konusunu ele alacaktık fakat sanki çocuklarımızı dinlemek anlamak yerine çocukların ebeveynleri olarak daha çok birbirimizi dinlememiz ve anlamamız gerekiyor diye düşündüm. Bu yüzden aile içi iletişimin unsurlarından bir tanesi olan karı kocanın birbirini dinlemesi, birbirine değer vermesi ve bunun yanında birbirini anlama gayreti içerisinde olması daha büyük bir önem arz ediyor. Çünkü birbirine iletişim noktasında uzak ebeveynler sağlam bir nesil yetiştiremeyeceklerdir. Çocuk eğitimine dair yazılan veya yazılacak olan bütün unsurları çocukları üzerinde uygulasalar bile yaşamları ile örnek olmadıkları veya olamadıkları için çocuklar, anne ve babanın arzuladığı bir şekilde yetişmez yetişemez. Ebeveyn nasılsa çocuk da onlara benzeyecektir. Ailenin konuşulduğu bir tv programında dinlemiştim şöyle diyordu program sunucusu; ‘’Bir baba her gün, günün belli Saatlerinde evde ailesi ile kitap okuma programı yapıyor. Çocukları sessizce kitap okuyan babalarını görünce onlar da ellerine birer kitap alıp okumaya çalışıyorlarmış bu durum her gün devam eder. Bir süre sonra çocukları okula başlar. Yıllar sonra çocuklar anlarlar ki babaları aslında okuma yazma bilmiyor sadece çocukları okuma alışkanlığı edinsinler diye her gün elinde kitap bulunduruyor. Kendi hayatına böyle bir program uyguluyor ve çocuklar Elbette ‘babanın onlara anlattığı gibi’ demek yerine ‘babanın onlara örnek olduğu gibi’ okumaya aşık olarak büyüyorlar.’’ Bu konuyla varacağımız nokta belki bazılarımızın hoşuna gitmeyecek ama gerçekleri gözümüzün içine sokacak derecede gözümüzün önünde ve vicdanımızın terazisinde bulundurmak zorundayız. Unutmayalım ki iyi yetişsinler diye belli eğitimler vermeye çalıştığımız, kendisine karşı nasıl davranmalıyız? Gibi bilgiler edinmek için çabaladığımız çocuklarımızın annesine değer vermez, onu dinlemezsek kendisini evimizdeki buzdolabından, elektrik süpürgesinden, çamaşır makinesi veya herhangi bir malzemesinden farklı görmezsek kusura bakalım veya bakmayalım çocuklarımız da büyüdüklerinde bilinçaltına yerleştiği gibi bizleri evdeki malzemelerden farklı görmeyeceklerdir. Bizler evlilik kararı aldığımızda, bir sorumluluk değil hayatın bütün sorumluluklarını omuzlarımıza aldığımız bilinciyle hareket etmek zorundayız. Sadece kendi ihtiyaçlarımızı karşılamaları, ütümüzü yapmaları, yemeğimizi hazırlamaları veya ev temizliği yapmaları için evlenmedik Hayatı paylaşmak birbirimizle huzur bulmak için evlendik. Aynı evi paylaştığımız hanımlarımızın da bizler gibi annesi babası kardeşleri olduğunu unutmamalıyız. Kayınvalidemiz bizim ikinci annemizdir. Kayınbabamız ikinci babamızdır. Bu şuurla hareket etmek eşimize de verdiğimiz ya da vermemiz gereken değerin bir gereğidir. Bu gereklilikleri hayatımızda ikinci plana attığımız takdirde çocuklarımızın değer yargıları da bu çerçevede gelişecek ve onlar da aile olmanın gerekliliklerini yanlış öğreneceklerdir. Çocuklarımıza anlamlı bir eğitim vermek onları ahlaklı sevgi ve merhamet dolu bir nesil olacak şekilde yetiştirmek istiyorsak annelerine çocuklarımızda görmek istediğimiz değeri ne olursunuz verelim. Annelerinde, yani evimizin buzdolabı değil de huzur kaynağı olan/olacak olan eşlerimizde mutluluk istiyorsak onların ailelerine de o değeri verelim. Bir kardeşimiz şöyle diyordu; Çocukluğumda hatırlayıp üzüldüğüm birçok konu var ama bir konu var ki keşke her şeyi yaşasaydım da onu yaşamasaydım. Özel değil ise anlatmak ister misin? Merak ettim dedim. Sağ olsun. ‘Aslında özel ama ders çıkarılsın diye tüm babalara, baba adaylarına anlatmak isterim.’ Dedi. ve anlattı: Babam bazen tartıştıkları konular için haklı olsun, haksız olsun fark etmez. Bazen de anne babasına değer vermediği annemi çok üzer hatta çoğu zaman döverdi ailesini kötülerdi. Annemi hiç dinlemez, ailesine asla değer vermezdi. Annemin her ağlamasına, üzülmesine şahit olduğumuzda ben ve kardeşim o gün eve gitmek istemezdik ama belki babamız bizden dolayı annemize ses etmez düşüncesiyle gidelim derdik. Elimizden bir şey gelmediğinde köşeye çekilir ağlardık. O zamanlar hep kendime söz verirdim ben büyüyünce asla babam gibi olmayacağım olur da evlenirsem ve çocuklarım olursa annelerinin yanında asla tartışmayacağım derdim. Ama hocam! O kadar işlemiş ki bilinçaltıma bazen çocukların yanında annelerine kızdığım olur sonrasında babam ve çocukluğum aklıma gelince susar güzellikle konuşmaya çalışırım.’’ Bu kardeşimizin yazdığım son cümlesindeki ifade önemli bilinçaltına yerleşmiş olduğu için kendisi de zaman zaman olumsuz davranabiliyor olduğunu söyledi. Gelin çocuklarımızın bilinçaltını hanımlara karşı tertemiz tutalım. Selam ve dua ile.