Kuranı kerim ve Sünneti seniyye ile sabit olduğu üzere belirli vakitlere has olarak namaz, bütün müslüman erkek ve kadınlara farzdır.
Namaz öyle sadece şekilden ibaret birkaç hareket ile yapılan bir eylem değildir. Derin mana ve
anlamlar içeren namaz, kişiyi ebedi bir hayata hazırlayıp iki dünyanın da manevi anlamda imarını sağlamaktadır. Derin mana ve hikmetlerden uzak, sadece şekilden ibaret, münkerattan nehyetmeyen, kalbe ve gönüle huzur vermeyen namaz, namaz değildir. Kulluğumuzun en güzel eylemi olan, miracımız manasında olan, bizi Allah’a en çok yaklaştıran, kıyam, rükû ve secdeleriyle bize hayat bahşeden namazımızdan gerçek anlamda nasıl tat alabiliriz?
Öncelikle secadmize ihlâs ile varacağız. Yani namazımızı sadece Rabbimiz emretti diye kılacağız. Herhangi bir menfaat niyetine, insanlar namaz kılıyor desinler diye değil, dareynin saadeti ve Allah’ın rızasına ulaşmak için kılacağız. Yani ibadetimizden tat almanın birinci şartı ihlâstır…
İkincisi, dünyanın tüm meşgalelerinden, problemlerinden, hesaplarından vs. azade olarak tam bir huşu ile namazımızı kılacağız. Tabir caizse, fabrika ayarlarına dönmüş olarak, tüm virüslerden temizlenmiş olarak namaza duracağız. Rabbimiz her an bizimle beraber olduğu şuuruyla, Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğu hakikatini fehmimizden uzaklaştırmadan namazımızı kılacağız. Bu hemen mümkün olur mu? Elbette ki hayır, yapabildiğimiz, başarabildiğimiz kadarıyla cehd ve gayret edeceğiz.
Üçüncüsü, namazın mana ve ihtivasını, namazda okuduklarımızın ne demek istediğini düşüne düşüne namazımızı kılacağız. Zikir ve fikrimizle, hayal ve ufkumuzla, dert ve tasamızla, tüm benliğimizle ve tüm enerjimizle (ayet ve dualarının manasını tefekkür ederek) namazımıza yoğunlaşarak rabbimizin huzurunda duracağız. Bunun mümkün olması için öncelikle namazda okuduklarımızın manalarını daha önce öğrenmiş olmamız lazımdır. Bu, öğrenmek isteyenler için çok ta zor bir şey değildir diye tahmin ediyorum
Dördüncüsü, her namazı, tam bir tövbe halinde, günahlardan nedamet, Allah’a teslimiyet ve ebedi bir dünyaya hazırlık niyetyle kılacağız. Dünya ve içindekilerinin ne kadar basit fani ve fena oldukları gerçeği çerçevesinde, Allah’ın rızasının sonsuz yansıması olan ebedi bir yurda doğru kervan olduğumuz şuurunda olarak namazımızı kılacağız. Namazımızıda bunu idrak edeceğiz.
Beşincisi, namazlarımızı mümkün olduğu kadarıyla, Mescidi haramda, Mescidi nebevide, Mescidi aksada… Kılacağız. Bu herzaman mümkün mü? Dediğinizi duyar gibiyim. Elbette ki mümkün değil. Ömrümüzde bir defa da olsa oralara gitmeye çalışalım. Her yıl tatil beldeleri planlamasında bulunan varlıklı turistlerimiz, pardon müslüman kardeşlerimiz bir lütfedip oralara da uğrasınlar… Mümkünat çerçevesinde gidebilenler için eşsiz bir hayır yolculuğu ve ibadetin tadına varma ziyareti olacaktır.

Memleketimizde tarihi camilerimiz var. Mesela Van’da norşin camisi, Silvan’da selahaddin eyyubi camisi, Diyarbakır’da ulu cami, İstanbul’da Fatih camii… Sayılarına sizler de eklemede bulunabilirsiniz. Bu tür eshab ve ecdadın, şehid ve şahitlerin, selefi salihinin namaz kıldıkları yerlerde namaz kılmanın tadı bir başkadır.
Son olarak, lütfen nacizane anlatmaya ve söylemeye çalıştıklarımı nefsimle beraber uygulamaya çalışalım. Böylelikle ruhumuzun gıdası olan ibadetlerimizden namazın ne kadar huzur verici olduğunu anlayacağız biiznillah…
Namazımızı mana ve mefhumuna uygun kılabilme ve tadına varabilme dua ve temennilerimle…