Halit ŞAVLI

Başlıktaki soruya olumlu bir cevap vermek mümkün değil maalesef! Çünkü kulaklılardan ruhun derinliklerine uzanan sesler çoğunlukla ecnebilere ait. Müzik aletlerinin süslediği sözlerin çoğu ağır argo içeriyor. Argodan küfre, küfürden kutsal değerlere isyan eden cümlelerin haddi hesabı yok. Üstelik mesajlar subliminal değil aleni. Hoş yerli pop, hi-pop, rap, protest müzik türlerinin de sözleri aynı içeriğe sahip ya neyse…
Gençlerimiz, popüler kültürün ortaya çıkardığı akımlara kapılıp gidiyor göz göre göre. Toplum bu kayba tepkisiz ve çaresiz. Ailenin çocuk üzerinde otorite kurmasına kanunlar engel. Dışarıdaysa “özgürlük” maskesiyle herkes her konuda serbest.
Elektronik araçların ses ve görüntü kaydettiği günlerden bu yana devasa kitleleri peşinden sürükleyen müzik grupları hep olageldi. Özellikle Avrupa menşeli ünlü grupların yaptıkları müzikler toplumlar üzerinde büyük tesir göstermiştir. Reklam yapmamış olmak için isimlerini zikretmeyeceğim. Ki temsil makamında bulunanların birçoğu ya intihar ederek yahut aşırı dozda uyuşturucu kullanarak ölmüş bulunuyor.
Şu sıralar, kimi ergen gençlerimizin Koreli müzik gruplarına tapma derecesinde bağımlı olduklarını üzülerek müşahede ediyoruz. Cehalete bağlı kör bir hayranlık bu. Akranlar birbirlerinden çabuk etkilendikleri için bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor özenti. Bilhassa ortaokul ve lise öğrencileri arasında cereyan eden bir hadise.
Okul çantasını, defter ve kitaplarını, sırasını-masasını cinsiyet algısı çok farklı bir Koreli grubun resimleriyle süsleyen onlarca öğrencilerimden biriyle yaşadığım diyaloğu örnek olsun diye aktarmak istiyorum:
“Kızım bu resimleri kaldır. Kim bunlar, yabancı insan resimlerinin ne işi var sende ?”
“Aaa! Bilmiyor musunuz hocam, bunlar hayranı olduğum ünlü B… müzik grubu. Kurban olurum onlara. Kaldırmaya kıyamam.”
“Yavrum nesine hayransın bunların, niye kıymayacakmışsın? Kız mı erkek mi oldukları belli değil. Kıyafetleri desen ayrı muhabbet! Hayran olacak doğru dürüst insan mı kalmadı? Hem nereden tanıyacaksın ki?”
“Hocam hepsini çok iyi tanıyorum. Yemek tercihlerinden, ayakkabı numaralarına; lakaplarından boy ölçülerine kadar hepsini biliyorum. Danslarını bile öğrendim. 23 Nisan’da gösteri yapacaktık, programı hazırlayan hocamız kabul etmedi. Çok üzüldüm.”
Birkaç aykırı resmi korumak için kendini siper eden öğrencimin haline üzüldüm kaldım. Aşırı yücelik bahşettiği grubun değerini az da olsa gözünden düşürmek için konuya farklı bir açıdan bakmasını istedim:
“Bak, sen onlardan daha değerlisin. İnançlı insanın, imansız birine hayranlık duyması doğru değil. Hem beş-on sene sonra hepsi yaşlanıp gidecek. Seyretmeye doyamadığın yüzler buruşuk deri katmanlarına dönüşecek. O zaman ne olacak?”
“Hocam onlara seve seve bakarım ben. Kendimi onlara feda etmeye hazırım, yeter ki ulaşabileyim.”
Baktım üç beş cümleyle onarılacak gibi değil tahribat, bıraktım tartışmayı. İnternet üzerinden çocuklarımızı intihara sürükleyen oyunların son kurbanlarını aynı gün Van şehrinde toprağa vermek üzüntümü fazlasıyla katladı.
Dünyanın uzak köşelerinden evlerimizin içine kadar uzanan sanal kirli ellerin çocuklarımızı ve gençlerimizi ölüme sürüklemesi yahut ölümle eşdeğer yaşam tarzlarına müptela kılması acil önlem almayı gerektiren bir konu. Koparıyorlar kucağımızdan geleceğimizi. “Umulmadık taş baş yarar!” demişti atalarımız. “Ne olacak canım, o kadar da büyütme.” deyip umursamadığımız her taviz toplumun bağrında onulmaz yaralara sebep oluyor.
Eksik kalıyoruz. İnancımızı yansıtacak modern kültürü inşa edemediğimiz için her nesil kendi zamanının popüler kültürünün peşine düşüp gidiyor. Kim olduğu, nereli olduğu veya neye inandığı sorgulanmıyor bile. Globalleşen dünyamızda seviye ve sınırlama yok. Yeter ki ön planda olan biri olsun! Üstelik küfre hizmet edenler, albenisi yüksek bir temsil sergiliyorlar. Kendi değerlerini kaynağından sağlam şekilde öğrenemeyen çocukların algısı erken yaşlarda çabucak yönlendiriliyor. Sporcuya, müzisyene, aktöre benzemek için tıraşını, kıyafetini, duruşunu değiştirenleri hepimiz görüyoruz.
Giyim-kuşam, dinleti, okuma ve yaşama, yeme-içme gibi adabı muaşeret noktasında daha fazla asimile olmamak için en azından gençlerimize iyi örnek olmamız gerekir. Toplumun tamamını değiştirmek kabil değil. Ancak her Müslüman kendi çapında rol model olma gücüne sahiptir. Hemen her çevrede örnek alınacak değerli insanlarımız var tabi. Ama hep beraber iyi olmak durumundayız. Böylece kaliteli örnekleri her yerde görme imkânı bulur gençlerimiz.