Allah'ın adıyla
İnsanlara karşı güzel ahlaklı olmalıdır
Ahlak; hulk kelimesinin çoğulu olup, insanın hem beden ve hem de ruhuyla alakalıdır. İnsanın sahip olduğu huy, mizaç, karakter gibi anlamlara gelir. Kısacası ahlakı şöyle tarif etmek mümkündür: İnsanın doğuştan beraberinde getirdiği tabiatın; niyet, söz ve davranışlar şeklindeki tezahürleridir.
İslam'da ahlak çok önemli bir yer tutar. Dolayısıyla İslam'da ahlak ile imanı birbirinden ayırmak mümkün değildir. Çünkü iman üzerine şekillenen niyet, söz ve davranışlar, insana güzel hasletler kazandırır ki bu da İslam ahlakıdır.
Bir hadisinde Rasullulah (sav) şöyle buyurmuşlardır: 'Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim' (İmam Malik, Muvatta)
Rasulullah (sav) Muaz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderdiği zaman ona son olarak şunu tavsiye etmişti: 'Ey Muaz b. Cebel! İnsanlar için ahlakını güzelleştir' (İmam Malik, Muvatta)
Güzel ahlak, insanların birbirleriyle münasebetlerinde ortaya çıkan güzel hasletlerdir. İslam; insanlara karşı güzel ahlaklı olmayı emretmiş, hem niyet hem söz ve hem de davranışlarda insanlara karşı dürüst, adil, mütevazi, edepli ve merhametli olmayı istemiştir. Bununla birlikte insanlara karşı; yalan, kibir, gıybet, riya, haksızlık, hırsızlık gibi davranışlardan da uzak kalmasını istemiştir. Böylece İslam, Mü'min'i İslam ahlakıyla donatmakta ve onu her yönüyle emin bir hale getirmektedir. Ebu Musa el–Eş'ari şöyle demiştir: 'Ya Rasulullah! Müslümanların hangisi efdaldir diye soru soruldu. 'Müslümanların, dilinden ve elinden selamette kaldığı kişidir' cevabını verdi. ' (Buhari, İman bölümü)
Bir başka rivayet şu şekildedir: 'Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmedikleri kimsedir. ' (Buhari İman bölümü, Müslim İman bölümü)
Dolayısıyla Müslüman; İslam'ın bir emri, iman ve İslami kişiliğin de bir gereği olarak insanlara karşı güzel ahlaklı olmalıdır. İnsanlara karşı;
–İyi niyetli olmalıdır
–Doğru sözlü olmalıdır. Konuşmalarında kaba ve çirkin sözler kullanmamalıdır. Yalan, gıybet, dedikodu, laf taşıyıcılığı ve alay etme gibi kötü hasletlerden dilini korumalıdır.
–İnsanlarla muamelesinde dürüst, adil, mütevazi, edepli, merhametli ve vakarlı olmalıdır. Kaba ve sert olmamalı, haksızlık, hile, fitne ve fesat gibi durumlara düşmekten şiddetle kaçınmalıdır. Gereksiz ve boş tartışma ve sürtüşmelere girmemelidir.
Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuşlardır: 'Mü'minler arasında imanca en kamil olanı, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır' (Tirmizi, Ebu Davut)
Söz verdiğinde sözünde durmalıdır
Müslüman, doğru sözlü olduğu gibi verdiği sözde de duran kişidir. Verilen sözde durmak, dürüstlüğün bir gereğidir. İman sahibi birinin dürüst olmaması gibi bir şey düşünülemez. Dolayısıyla verilen sözde durmak, aynı zamanda imanın gereğidir.
Kur'an'ı Kerim'de Mü'minlerin özelliklerinden bahsedince bir ayette: 'Ve onlar (O Mü'minler) ki; emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler' (Mü'minun 8) diye buyurulmaktadır.
Allah'ın Rasulü (sav) hayatının hiçbir döneminde insanlara yalan söylememiş, hep doğru sözlü olmuştur. Bundan dolayı henüz kendisine Peygamberlik gelmeden önce Mekke insanları tarafından Muhammed ül–Emin olarak adlandırılmıştı. Aynı şekilde Peygamberimiz (sav) verdiği sözü tutar ve gereğini yerine getirirdi, hiçbir zaman sözünden caymazdı. Henüz genç yaşlarda iken yaptığı ticaretteki dürüstlüğü, doğru sözlülüğü ve verdiği sözü tutması, onun doğru sözlü tacir olarak tanınmasına vesile olmuştu. Bir ara Peygamberimiz ile bir alış–veriş yapan Abdullah b. Hamza, henüz işleri tamamlanmamışken acil bir işi çıktığı için oradan ayrılmış, geri dönmeye söz verdiği halde unutmuş ve ancak üç gün sonra hatırlayıp söz verdiği yere gelmişti ki Rasulullah'ın (sav) üç gün boyunca onu beklediğini görmüştü. Bu hadise, Rasulullah'ın (sav) sözünde durmakta ne kadar hassas davrandığını gösteren güzel bir örnektir.
Verdiği sözde durmayan ve gereğini yerine getirmeyen insan, güvenilirliğini kaybeder. Artık insanlar ona güvenmez ve inanmazlar. İnsanlar arasında hem güvenilmeyen ve hem de sözüne itibar edilmeyen bir hale gelir.
Dolayısıyla Müslüman; imanının ve İslami kişiliğinin bir gereği olarak verdiği sözde durmalıdır. Eğer yapamayacağı bir iş veya gereğini yerine getiremeyeceği bir şey söz konusu olursa o zaman söz vermekten kaçınmalıdır.
Allah'a emanet olun.