Allah'ın adıyla
Müslüman, bu dünya hayatının bir imtihan olduğuna ve bu dünyada yaptıklarından dolayı ahirette hesaba çekileceğine inanıp Allah'a teslim olan kişidir. Bu inanç ve teslimiyetin gereği olarak İslam'ı hayatında tatbik etmeye çalışır. Bunun için de Allah'ın Rasulünü (sav) örnek alır.

Çünkü Allah'ın Rasulü (sav), Müslümanların mutlak önderi ve İslam'ı yaşama konusunda onlar için en güzel örnektir. Konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurulmuştur: 'Ey iman edenler! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah en güzel örnektir. ' (Ahzap 21)

Allah'ın Rasulü (sav), Allah'ın (cc) dinini tebliğ edip yaşayarak gösteren bir elçi olduğu için O'na (sav) itaat etmek Müslümanlar için farzdır. Çünkü O (sav) kendiliğinden bir şey söylememiştir. O'nun söyledikleri tamamen Allah'ın (cc) kendisine vahyettikleridir. Bu hakikat bir ayette şöyle ifade edilmiştir: 'O, kendiliğinden konuşmamaktadır. O'nun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir. ' (Necm 3, 4) Dolayısıyla O'na itaat etmek, gerçekte Allah'a (cc) itaat etmek demektir.

Bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurulmuştur: 'Kim Resul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. ' (Nisa 80)
Allah Rasulü (sav), hayatı bütünüyle örnek iken ve O'nun ardından gitmenin farziyeti ortada iken, İslam ile alakası olmayan insanları önder kabul edip onların fikirlerini benimsemek, doğru bulmak ve örnek almak, hiç şüphe yok ki Müslümanın imanıyla bağdaşmaz. Çünkü örnek alınıp itaat edilmesi gereken şahsiyet, Allah'ın Rasulüdür (sav).

Ancak şu var ki, itaat sadece Allah'ın Rasulü (sav) ile sınırlı değildir. İslam'ı esas alarak Rasulullah'ın (sav) yolunu sürdüren ve ihya etmeye çalışan Alim ve öncü şahsiyetlere de itaat edilir. Onlara itaat etmek, şahsi fikir ve inançlarına değil, onların şahsında İslam'a itaat etmek demektir. Bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurulmuştur:

'Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine (Müslüman idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz –Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız–onu Allah'a ve Resulüne götürün (Kur'an ve Sünete göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. ' (Nisa 59)

O halde Müslüman, Allah'ın Rasulü (sav) ve O'nun yolunu sürdüren İslam Alimi ve davet önderlerinden başkasını kendisine önder veya rehber kabul edemez. Müslüman için önder ve rehber olabilecek kişide şu iki özelliğin bulunması gerekir. Bu özelliklere sahip olmayan kişi, Müslümanlar için asla önder ve rehber olamaz.

Birincisi; Müslüman olmasıdır. Allah'a (cc) iman eden ve salih amellerde bulunan biri olmalıdır. İtaat ve ibadet ehli olan, helal ve haramlara dikkat eden biri olmalıdır.
İkincisi; İslam'ı esas almasıdır. İslam'ı hayatın her safhasında esas alıp yaşamaya çalışan, İslam'ı dava edinen ve bu uğurda mücadele veren biri olmalıdır. Nitekim İslam'ın esas alınmadığı mücadele, Müslümanların mücadelesi olamaz ve Müslümanlar böyle bir mücadeleyi destekleyip sahiplenemezler.

Şimdi bunları dikkate alıp kendi durumumuz ile birlikte Müslümanların genel durumuna ve içinde bulunduğumuz toplum yapısına bir bakalım. Nasıl bir haldeyiz? İnsanlarımız neyin peşindeler? Kimin ve neyin ardından gitmekteler? Neyi dert ediniyor ve ne için uğraş veriyorlar? Biz bunun neresindeyiz?
Bize düşen, bütün bunların muhasebesini yapmak ve üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışmaktır.
Allah'a emanet olun.