İslam'a ilk giren gençlerden biri olan Erkam'ın safa tepesinin yanındaki evi peygamber efendimiz (s.a.v) ve diğer Müslümanlar için tam bir karargah yapıvermişti. Peygamber efendimize bağlanarak evini ve canını onun emrine verdi, isalm tarihinde Daru'l Erkam diye anılacak olan bu ev tebliğ faliyetleri için çok elverişli bulunan İslam merkezi haline getirdi.

Henüz on yedi-on sekiz yaşlarındaki bir gencin Kabe'nini hemen yanına evini İslam davetine açabilmesi onun ne kadar cesur ve İslam'a fedakar olduğu göstermektedir.
O aziz genç Erkam'dan geride kalan genç kardeşlerim, dünyanın faniliğini kavrayıp ebedi hayatları için çalışmalarında ölümü düşünmemenin büyük etkisi vardır.

Bir gün mutlaka öleceğini bildiği halde çalışmaz, kendisine ahreti kazanmak için verilen ömrü boş yere harcar gelip geçici lezzetlere dalar, dünyayı bir oyun ve eğlence alanı zanneder, ona 'Şunu yapmamalısın kardeşim.' denildiğinde, kulakları dünya kirinden dolayı sağır gözleri günah ve haramdan kör dalıp şaşkın şaşkın bakakalır, ona örnek edindiğin genç sahabelerden söz edildiğinde, kendi çabasıyla bir zaman ayrıştırması içerisine girer.

Örneğin, o zamanlar bu kadar günah yoktu ki veya onlar peygamber (s.a.v) ile bir hayat sürdüler biz olsak bizde yapardık, lakin zaman ve mekana baktığımızda asr-ı saadet ve günümüz arasında günah ve haram ile ilgili fazla bir fark göremiyorum.

Şu farkla ki o zamanlar farklı farklı işkenceler zulümler vardı; günümüzde ise işkence ve zulümler yerini ahlaksız Tv kanallarına, evlilik programları veya toplumu yozlaştıran açık bayanlar ile süslenmiş günlük dizi ve sinemalara, gün geçtikçe ümmete bela ve musibetlere sevk eden kirlenmiş ve günahkar bir nesle bırakılmaya çalışılıyor.
Aslında, neden genç bir sahabeye benzeyemediğimiz apaçık bellidir.

Küfür, asırlardır İslam'ı yeryüzünden kılıçla kesip atabilmek için büyük çabalar sarf etmektedir. Müslüman alemi arasında vurdumduymazlığı aşılayıp buna binaen de bazı sözler ezber ettirmiştir. Örnek olarak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, her koyun kendi bacağından asılır... Aslında iyi bir Müslümansın ama evinde yaşasan, kendin bilgilensen, dünyadan haberin olmasa da olur. Allah seni yine affeder ve sair şeyler...

Genel olarak aile yani anne ve babalar bu sözlere fazlasıyla itimat ettiler. Bu sözleri çocuklarının belki iyiliğini isteyecekler ama zamanla Müslüman temiz bir genç yerine şeytani ameller işleyen bir gelecek inşa ettiklerinin farkında değiller bile.

Kimi iyiliği için sanıp kimi de İslam'dan nasiplenmediği için kötülüğe meyl etti. İslam'dan uzak büyüyen gençlik, kemalizmin, emperyalizmin tuzağına doğru yol almaya başlar. Bu da gençliğin arasına aşılanmış bir kanser hastalığı gibi tüm vücuda dağılır ya da madde kullanan bir genç düşünün, dönüşü bir hayli zor. Uzatılan bir el olmasa boş yere heba olan bir gençlik.

Bir ağaç düşünün ki testere ile kesilmiş, kurumaya terk edilmiş, ufacık bir yaprak alıp onu biraz çamur ile kesilmiş olan dalın üzerine tutturmaya çalışın; bir süre sonra aşıladığınız ufak yaprak boy vermiş, meyve veriyor olacaktır. Lezzetli meyveler...

İslami camialar Müslüman bir gençlik ve imanlı bir nesil yetiştirmek üzere kollarını sıvadı. Sehir şehir, belde belde tebliğe başladı. Emperyalist güçler var olan bütün güçleri ile önünü kesmeye çalıştıkça yeniden filizlendi ve imanlı bir nesil yetiştirdi.

Kimi imanlı bir nesil için canını verdi, kimi zindan ve işkenceler gördü, zulümler yaşadı. Bir Erkam yetiştirebilmek için ömürlerini tükettiler, iftiralara maruz kaldılar, farklı algılar ile algılandılar. Yine de genç bir fert edinebilmek için her şeylerini ortaya koydular, rahatlıklarından ödün verdiler.

Emperyalist güçler tarafından galeyana gelen halk, bir de kısa bir zaman önce tarih 15 Temmuz 2016 döneminde yapılan fetö darbe girişiminden sonra halk arasında İslami cemaatlere karşı dolduruşlar olabildiğince dozunu artırdı.

İslam adı altında kurduğu cemaatler ile birlikte, diğer yandan ümmet için yol gösterici olan mazlum ve mustazaf cemaatler de halk tarafından hor görülmeye, dışlanmaya neden oldu.
Kimi korkaklar yıllardır biriktirdiği nefreti kusmaya kalkıştı. Lakin onların da bildiği bir durum vardı; Allahın indirdiği bir kelami vardı. Necm süresi 39 ayeti kerime, 'İnsana çalıştığının karşılığı verilir.'
İşte yine gördünüz ki Allah (c.c) zalimin oynamak istediği oyunu bir kere daha alt-üst etti. Bir defa daha zalim hüsrana uğradı yine ebrehe mağlup; galip olan Allah.
Rahman ve rahim olan Rabbimiz aramızdaki var olan İslami cemaatleri eksik etmesin ve Allah için olan çalışmalarını kabul eylesin.

Biz gençleri Erkam bin ebi-l Erkam gibi evlerinde İslami sohbetler veren, Ammar bin Yaser gibi islama hizmet eden gençlerden eylesin. Yazımı son olarak güzel bir hadis ile sonlandırmam gerek ki örnek alınsın,

Resulullah (s.av) şöyle buyurdu:

Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz:

(1) Hastalık gelmeden önce sıhhatin

(2) Yaşlılık gelmeden önce gençliğin

(3) Fakirlik gelmeden önce zenginliğin

(4) Meşgûliyet gelmeden önce boş vaktin

(5) Ölüm gelmeden önce dünya hayatının

Müslüman bir gençliğin, imanlı bir neslin yetişmesi ümidi ile... Allahın selami üzerinize olsun.