Yazıma Hz. Ömer'in (ra) bir sözü ile başlayacağım inşallah.
Olur da Müslüman kardeşlerimin uyanışına vesile olur: 'Damlara buğday serpin, Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler!'

Dikkat çekilmesi gereken bu güzel sözde müslüman ülke miyiz gerçekten? Yoksa mavi veya pembe bir kimlik üzerine dini İslam yazdığı için mi taşıyoruz Müslümanlık sıfatını? Neydi bizi dünya ehline bağlayan, malı sevdiren? Düşündün mü hiç kardeşim, neydi gaflete düşüren?

Hanginiz veya hangimiz dünya malının dörtte birini bile infak ediyor ve zekatı gözü kalmadan veriyor? Emin olabiliriz ki çok azımız...
Somalide 48 saatte 110 ölüm açlıktan oluyor. Sadece ülkemizde ise israf edilen gıda toplamı 1.3 ton! Biz böyle olmamalıydık kardeşlerim, olmalaydık. İsraf, toplum olarak bugün üzerinde durmamız gereken hassas bir meseledir.

Hassasiyeti ne midir? Bugün çoğu İslam beldesinde açlıktan sömürüye uğrayan kardeşlerin üzerimizde hakkı var. Bir hadiste şöyle buyuruluyor: 'İktisat eden zenginleşir,israf eden ise fakirleşir.'

Batı emperyalizmi, var olan bütün şeytani oyun ve kirli emellerini İslam coğrafyası üzerinde yürütüyor. Yani bugün emperyalizm çalışma, kazanç, tutumunuzu l, yani cimriliğinizi bile size tatlı bir hayat diye sundu ve sizde kandınız. Öyle ki, Allah'ın size verdiği dünya hayatını ve mallarınızı sanki bir daha geri almayacak gibi düşündünüz. Çünkü bu düşünceyi aşılayan bir emperyalizm var. Derken günümüzü özetleyen bir Ayet ile karşı karşıyayız,

'Ey mü'minler! Bilin ki sizler, Allah yolunda malınızı, harcamaya çağrılıyorsunuz, ama sizin aranızda bile cimrice davrananlar var. Ve kim Allah yolunda cimrice davranırsa, sadece kendi zararına cimrilik yapmış olur.

Çünkü Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, sizler her şeye muhtaçsınız ve siz O'na itaatten yüz çevirirseniz, yerinize sizin gibi olmayacak, başka toplumları getirir.' ( Muhammed Suresi 38. Ayet) Günümüzde yolumuza ışık tutan ve amellerimizi açıkça ortaya döküveren bir ayet, umulur ki örnek alınsın.

Bir düşünelim, dışarıda çöp vagonlarında bulabileceğiniz bayat, üzeri yeşilleşmiş, kup kuru; taş misali bir ekmek, bu ekmeği hiç tiksinmeden ve yüzünüzü buruşturmadan yiyebilecek kadar aç olduğunuzu hesaplayın, ya da bunu bile bulamadığınızı düşünün. İşte o zaman damlara serpilen buğday değil, toprağa giren, halen yaşı dört veya beş yaşlarında olan çocukların etsiz düşen kemikleridir.

Açlık ve susuzluktan ölümle yüz yüze olan küçük bir çocuğun anne gözleri önünde eriyip giden bedenidir. Buğdaylar, anne feryadı ve kurumuş gözlerinden akmayan göz yaşıdır.

Rabbim biz ümmeti Muhammed'i (sav) düştüğümüz bu dünya sevgisinden kurtarsın ve gaflet uykusundan çabucak uyandırsın inşallah. Öyle umulur ki uyanasınız ve kurtuluşa erenler ile kurtuluşa eresiniz .

Allah'ın selamı üzerinize olsun. Selam ve dua ile