Yusuf CAN
Üstat Bediüzzaman hazretlerinin sadeleştirmeye çalıştığımız hastalar risalesinin özeti mahiyetindeki konumuza devam ediyoruz.
DOKUZUNCU İLAÇ: Ey yaradanını tanıyan hasta! Hastalıklardaki ağrı, ürkme ve korkma ise, hastalık bazen ölüme sebep olduğu yönündendir(...)
BİRİNCİSİ: Bil ve kesin iman et ki ecel takdir edilmiştir, değişmez. Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhati yerinde olanlar ölmüşler, o ağır hastalar da şifa bulmuşlar.

İKİNCİSİ: Ölüm sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kesin, şeksiz, şüphesiz bir şekilde Kur-an'ı hakimin verdiği nur ile ispat etmişiz ki, iman ehli için ölüm, hayat vazifesinin ağırlıklarından bir terhistir. Hem dünya meydanındaki imtihanda eğitim ve öğretim olan ibadetlerden bir paydostur. Hem öteki aleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir. Hem hakiki vatanına ve ebedi saadet makamına girmeye bir vasıtadır. Hem dünya zindanından Cennet bostanına bir davettir(...)
Allah'ın salih kullarının bir kısmının ölümden korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım diye, hayat vazifesinin devamından kazanacakları hayırlar içindir. Evet iman ehli için ölüm rahmet kapısıdır, dalalet ehli için ebediyyen karanlık olacak bir kuyudur.

ONUNCU İLAÇ: Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen hastalığının ağırlığından merak ediyorsun. O merakın hastalığını ağırlaştırıyor. Hastalığının hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün. Merakını kaldır, hastalığının kökünü kaz(...)

Hem merakın kendisi de bir hastalıktır. Onun ilacı, hastalığın hikmetini bilmektir. Madem hikmetini ve faydasını bildin, o merhemi meraka sür, kurtul. 'Ah' yerine 'oh' de, vaveyla etmek yerine ' Her hal-u karda Allah'a hamd olsun' de.
ON BİRİNCİ İLAÇ: Ey sabırsız hasta kardeş! Hastalık hazır bir acıyı sana vermekle beraber, önceki hastalığından bugüne kadar, o hastalığın yok olmasındaki bir manevi lezzet ve sevabındaki bir ruhi lezzet veriyor(...) Çünkü bugünden evvel bütün hastalık zamanının maddisi gitmekle acısı da beraber gitmiş, kendindeki sevap ve yok olmasındaki lezzet kalmış. Sana kar ve sevinç vermesi gerekirken, onları düşünüp üzülmek ve sabırsızlık göstermek deliliktir. Gelecek günler daha gelmemişler. Onları şimdiden düşünüp, olmayan bir günde, olmayan bir hastalıktan, olmayan bir acıdan kuruntular ile düşünüp üzülmek, sabırsızlık göstermekle üç mertebe olmayan bir şeyi olmuş gibi kabul etmek delilik değil de nedir?

Madem bu saatten evvelki hastalık zamanları sevinç veriyor ve madem bu saatten sonraki zaman yok hükmündedir, hastalık yok, acı yoktur. Sen Cenab-ı Hakkın sana verdiği bütün sabır kuvvetini böyle sağa ve sola dağıtma. Bu saatteki hastalığa karşı sabrını topla. ' Ya Sabur!' de, dayan...

ON İKİNCİ İLAÇ: Ey hastalık sebebiyle ibadet ve virtlerinden mahrum kalan ve o mahrumiyetten dolayı üzülen hasta! Bil ki, hadisçe sabittir ki 'Muttaki bir mümin , hastalık sebebiyle yapamadığı daimi zikirlerinin sevabını, hastalık zamanında yine kazanır.' ( Buhari, cihad 134) farzı mümkün olduğu kadar yerine getiren hasta, sabır ve tevekkül ile ve farzlarını yerine getirmekle, o ağır hastalık zamanında diğer sünnetlerin yerini hem halis bir surette hastalık tutar(...)
Devam edecek...