Üstat Bediüzzaman Rahmetullahi aleyhi, hastalar ile ilgili, hastaların hastalıklarına çare olacak bir lem'a yazdırmıştır. İlim üstattan, sadeleştirme nacizane bizden...
Özetle üstat şöyle diyor:

Hastalar için yirmibeş ilaç;
BİRİNCİ İLAÇ: Ey çaresiz hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir çeşit dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir ve geçiyor, meyvesi bulunmazsa boşa gider. Hem ömür rahat ve gafletle geçse, pek çabuk geçiyor. Hastalık, senin o ömür sermayeni büyük karlar ile bir nevi verimli kılıp katlıyor. Ayrıca ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor. Ta ki meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte ömrün hastalık ile uzun olmasına işareten bu atasözü dillere destan olmuş, ' Musibet zamanı çok uzundur. Sefa zamanı çok kısa oluyor.'

İKİNCİ İLAÇ: Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri müspet ibadettir. Bu namaz, niyaz gibi bildiğimiz ibadetlerdir. Diğeri menfi ibadetlerdir. Ki hastalıklar ve musibetler vasıtasıyla musibete uğrayan, acizliğini ve zayıflığını hisseder. Rahmet sahibi olan yaradanına sığınır, yalvarır. İhlaslı, gösterişsiz, manevi bir ibadete erişir.

Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şikayet etmemek şartıyla mü'min için ibadet sayıldığına sahih rivayetler vardır. ( Bakınız, Suyuti, El Fethül Kebir 2/148) (...)
ÜÇÜNCÜ İLAÇ: Ey tahammülsüz hasta! İnsanın bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, gelenlerin gitmesi, gençlerin ihtiyarlaması ve ölmeleri şahittir (...) Eğer hastalık olmaz ise, sıhhat ve afiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, ahireti unutturur, kabir ve ölümü hatıra getirmez(...) Hastalık ise, birden insanın gözünü açtırır. vücud ve cesede der ki; ölümsüz değilsin, başıboş değilsin, bir görevin var, gururu bırak, seni yaratanı düşün, kabire gireceğini bil, öyle hazırlan!

DÖRDÜNCÜ İLAÇ: Ey şikayetçi hasta! Senin hakkın şikayet değil, şükür ve sabırdır. Çünkü senin vücudun, aza ve organların, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın. Başka yerden de satın almamışsın. Demek ki başkasının mülküdür. Onların sahibi, mülkünde istediği şekilde tasarruf edebilir(...) Sen açlık ile O'nun Rezzak ismini tanıdığın gibi, Şafi ismini de hastalığınla bil.

BEŞİNCİ İLAÇ: Ey hastalığa müptela hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiş ki, hastalık bazı insanlar için ilahi bir nimettir, Allah'ın bir hediyesidir. Layık olmadığım halde, bazı genç zatlar hastalıkları için benden dua talep etmek amacıyla benimle görüştüler. Dikkat ettim ki, hasta olan gençler, diğer gençlere göre daha çok ahiretini düşünüyor. Onlarda gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içerisindeki hayvani nefsi isteklerden bir derece kendilerini koruyabiliyorlar.

Ben de onlardaki hastalıkların ilahi bir nimet olduğunu onlara söylüyordum. Onlara derdim ki 'Kardeşim senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalığın için sana acımıyorum ki iyileşmen için dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabretmeye çalış. Hastalık görevini bitirdikten sonra inşallah Allah sana şifa verir.'
Devam edecek...