Yusuf Türk
İnsanoğlunun yaratılış gayesi Allah’a kulluktur. Kulluk vazifesinin gereklerinden biri de kulun kendisini, Allah’ın yasaklamış olduğu haramlardan muhafaza etmesi ve helal dairesinden istifade etmesidir. Peki, insanoğlu kendisini haramlardan nasıl muhafaza edebilir? Bu husus ile alakalı olarak Allah Teâlâ Kur’an-ı kerimde yazılı olarak beyanlarda bulunurken Ahlakı kur’an olan Peygamber efendimiz de bu durumu örnek hayatıyla pratik olarak izah etmiştir. Allah Teâlâ’nın Kur’an’da emrettiği ve kişiyi haramlardan koruduğunu beyan eden ibadetlerden biri de peygamberimizin de gözümün nuru dediği namazdır. Nitekim Ankebut süresinin 45.ayet-i kerimesinde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır;’’Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl; çünkü namaz çirkin ve kötü işlerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek en büyük şeydir. Allah yaptıklarınızı bilendir.’’Ayetten de anlaşıldığı üzere kişinin kulluk vazifesini gereği gibi yerine getirmesi için namazı layıkıyla eda etmesi şarttır. Günümüz insanının diline sakız olan ‘’benim kalbim temizdir’’sözünü söylemekle haramlardan muhafaza olunmuyor maalesef.
Evet, namaz Arapçada salât kelimesiyle ifade edilip dua manasına gelmektedir. Aynı zamanda sadece namaz kelimesi kur’an’da 67 defa, zekât kelimesiyle beraber 32 defa zikredilmiştir. Bu durum namazın sayısal olarak da kur’an’da geniş bir muhtevaya sahip olduğunu gösteriyor.
Siyer kitaplarını incelediğimiz vakit,ilk vahyin sonrasında peygamber efendimize peygamberlik yüküne-ki o yük yeryüzündeki en ağır yüktür-dayanmasını ve sabretmesini tavsiye eden ayetler gelmiş ve ardından gelen fetret döneminden sonra(belli bir süre peygamberimize vahyin gelmeyişini ifade eder) farz kılınmıştır.Net olarak ise Hicretten 18 ay önce 27 recep 621 Cuma günü peygamberliğin 2. Senesinde miraç gecesi farz kılınmıştır.Namaz İslam’ın başlangıç yıllarında, sabah ve akşam kılınan ikişer rek’attan ibaretti.Nitekim’’Kendi nefesinde bir yakarış ve ürperti içinde pek yüksek olmayan bir söz ile sabah akşam rabbini an;gafillerden olma’’(A’raf-206)ayetinin de namazın başlangıçtaki durumu ile ilişkili görülmektedir.
Namaz dinin direğidir.(Tirmizi)Hadisini incelediğimiz zaman, namazın bir direğe veya bir sütuna benzetildiği hususu göze çarpar. Her ne yapı olursa olsun yapının sütunları yapının ayakta kalması ve içindeki insanların selamette olması için oldukça önemlidir. Bu husus insanın inancı için de böyle olup namaz da insanın inancının sağlam kalması veya ayakta kalması açısından son derece önemlidir. Namaz kılmayan bir Müslüman imtihanın sırrını anlamadığı için hayattan lezzet de alamaz ve dolayısıyla başına gelen bela ve musibetlere karşı dayanamayıp sürekli halinden şikâyetçi olur. Şikâyetçi oluşu halinden memnun olmadığını gösterir, halinden memnun olmaması ise maneviyatının çok zayıf olduğunu gösterir, maneviyatının zayıf oluşu ise dinin direği olan namazı kılmadığı veya gereği gibi kılmadığını gösterir.
İçinde yaşadığımız toplumu genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla göz önüne aldığımız zaman her kesimin içinde namazı kılamayanların çoğunlukta olduğunu istemesek de müşahede edeceğiz.Bu durum da yaşadığımız toplumun maneviyatının zayıf olduğunu ve bu durumdan kurtulmaları için de günümüz İslam davetçilerine çok iş düştüğünü gösteriyor.
Namazı gereği gibi kılan ve insanların hakikati anlamaları için çalışanlara selam olsun…