Havaların sıcak olmaya başladığı bugünlerde gayri İslami giyinmeler kışa nazaran daha fazla göze çarpıyor. İnsanlarımızın bir kısmının İslami hassasiyetlerinin maalesef zayıfladığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Üzülerek belirteyim ki sistemin on yıllarca yapamadığı tahribatı PKK birkaç yılda yaparak toplumumuzun bir kesimini İslami yaşantısından uzaklaştırmayı başardı. Bunun sonucu olarak da biz Müslümanlara hiç yakışmayan manzaralar ortaya çıktı.

İşte helal ve haramın birbirine karıştığı ve de toplumumuzda İslami hassasiyetin zayıfladığı böyle bir zamanda her ne kadar gençlerin kendilerini koruması çok güç bir hal almışsa da en büyük iş diyanete, İslami STK'lara, alimlere ve ailelere düşmektedir.

Minberde haftalık hutbeler ile toplumu aydınlatmak yerine diyanet işleri başkanlığı, çok ciddi bir şekilde adeta seferberlik başlatırcasına toplumumuzun İslami hassasiyetinin tekrar oluşması için seminerler, etkinlikler ve programlar düzenlemelidir. Bu programlar düzenli ve sürekli olmalıdır.

Yine İslami sivil toplum kuruluşları özellikle gençleri cezbedecek meşru etkinlikler ile gençlere sahip çıkıp bu konuda önemli mesafeler kat edebilirler. Gençleri toparlayıp etkinlikler düzenleyebilirsiniz fakat onları gayrı-meşru yollardan alıkoyacak ve sürekliliği olan etkinlikler olmalıdır. İnternetin onca yaygınlaştığı ve sosyal medya tiryakiliğinin oluştuğu bu zamanda, sınırlı internet kullanımı konusunda rehberlik yapılabilir. Yanı sıra, spor başta olmak üzere meşru oyunlar, geziler, genel bilgi yarışmaları, kitap okuma, İslami sinema ve tiyatro gösterimleri ve sair etkinlikler ile gençlerin harama bulaşmasını engelleyerek hem kendilerine hem de topluma faydalı bireyler haline getirip hayırlı yöne kanalize edebilirler. Zaten sivil toplum kuruluşlarının kuruluş amaçlarından biri de topluma faydalı bireyler yetiştirmektir.

Gençlerimizi koruyabilmenin bir yolu da onları medreselere yönlendirmek olabilir. Bölgemizde medreselerimiz tarihi bir kökene sahiptir. Müslüman halkımız yüzyıllardır tüm engellemelere rağmen medreselerine sahip çıkmıştır. Medreselerimizde İslam alemine önderlik yapmış Mevlana Halit, Abdulkadir Geylani, Selahattin Eyyubi, Said Palovi Ve Bediüzzaman gibi mümtaz şahsiyetler çıkmıştır. Elhamdülillah böyle İslami şahsiyetleri yetiştirebilecek medreselerimiz halen aktiftir. Dolayısıyla gençlerimizin hem kendilerine hem de ümmete faydalı olması için medreselere yönlendirelim.

Bu konuda en büyük sorumluluk da ailelere düşmektedir. Çocuğunu okula veya işe gönderip bir daha sormayan aile, çocuğunu aslında ateşe atmaktadır. Bu çocuk kiminle arkadaşlık kuruyor, ne ile meşgul oluyor, nerelere takılıyor, diye endişesi olmayan aile çocuğundan ne bekleyebilir. Geçenlerde tevafuken bir genç ile karşılaştım. Üstü başı perişan bir haldeydi. Uzun uzun konuştuk.

Özetle; üç yılı aşkın bir zamandır evine uğramadığını, uyuşturucu müptelası olduğunu, sokaklarda gecelediğini, elinde tutan birilerinin olmadığını, yemek ihtiyacı için hırsızlık yaptığını dolayısıyla artık bu hayattan bir beklentisinin kalmadığını söyledi. Uzunca nasihat ettim fakat belli ki tedavi olması gerekiyordu. Kendisine daha fazla yardımcı olamamanın üzüntüsü ile ayrıldım.

İşte böyle muhterem okuyucular, biz gençlerimize sahip çıkamaz isek uyuşturucu baronları, terör örgütleri ve suç şebekeleri maalesef onlara sahip çıkacaklardır(!) Tabi bu sahiplik ne menem ise…
Selam Ve Dua İle