Dünya hayatında Müslümanı Allah'ın rızasına ulaştıracak birçok amel vardır. Bunlardan bir tanesi de infaktır. İhtiyacı olsa dahi kendi malının veya sahip olduğu paranın bir kısmından muhtaçlara sadece Allah rızası için vermektir yani.

Müslümanın en güzel hasletlerinden bir tanesi de etrafındakilerin dertleri ile dertlenmesi, sevinç ve sıkıntılarına ortak olmasıdır. Müslümanın hayat programında bencillik yoktur. Müslümanın yaşam felsefesinde egoizm diye bir kavram olamaz. Müslüman paylaşımcıdır, Müslüman mert ve cömerttir, Müslüman dostunun dertlerine merhem olandır. Dünyada sadece kendisi ve kendi ehli için yaşayamaz Müslüman. Böyle bir yaşam biçimi ne peygamber (asm)'in ne de yakın arkadaşlarının siyerlerinde rastlayamazsınız. Hatta o mübarek neslin birbirleri için canlarını seve seve feda ettiklerine şahit olmaktayız. Siyeri iyice mütalaa ettiğinizde saadet asrı neslinin infak ve fedakarlık anlayışlarına gözyaşları içerisinde hayran olacaksınız. Kendileri çokça muhtaç oldukları halde evlerini, bark ve bahçelerini, her türlü eşya ve ziynetlerini ve nihayetinde canlarını nasıl infak ettiklerine şahit olduğunuzda 'maşallah, barekallah' demekten kendinizi alamayacaksınız. Saadet asrı neslinin paku pakize isimleri bu fedakarlık anlayışı sayesinde zamanımıza kadar ulaşmış, kıyamete kadar da isimleri yaşatılacaktır.

Günümüzde, maalesef peygamber aleyhisselatu vesselamın yolunda yürümesi gereken, onu her yönü ile örnek alması gereken biz Müslümanlar dünya süsüne kapılmışız. Tek hedefimiz Rabbimizin rızası olması gerekirken, dünyevileşme yolunda hızla yol almış durumdayız. Hedefler değişmiş, yörüngeden sapmışçasına bir meçhule doğru yol almış gidiyoruz.

Yanıbaşımızda Müslümanlar emperyalist koalisyonların hedefinde bir lokma ekmeğe muhtaç iken, biz evimizin dekoruyla uğraşmaktayız. Yalancı bir cennet kuruyoruz tüm çabamızla. Yemek beğenmiyoruz, elbise seçemiyoruz, hasılı dünyanın sahte konforunda ve yalancı cennetinde debeleniveriyoruz sıkılmadan… Sonra da cennete talip olduğumuzu, talibi olduğumuzu zannediyoruz.

Dünyanın sahte cennetinde battıkça, cennete giden tüm sebeplerden kopuyoruz. Kopuyor tutunduğumuz hablullah… Hayırda değil, hayırlı olmayan her şeyde yarışıyoruz. Bu öyle bir yarış ki bizi ta kökümüzden, kökenimizden koparıveriyor.

Ey sahte bir hayatın, sahte cennetine talibi ademoğlu! Onca mal ve mülk sahibi iken neden Allah yolunda harcamıyorsun? Onca kardeşlerin aç ve açıkta iken neden dertlerine derman olmuyorsun? Onca yetim ve öksüz var iken neden o masumca akan gözyaşlarına bir teselli ve bir mendil olmuyorsun? 'İşte sizler böylesiniz, Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz, buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor.

Kim cimrilik ederse artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip- değiştirir. Sonra onlar sizin benzeriniz de olmazlar.' ( Muhammed suresi, 38)

' Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar… Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve işte bu kendiniz için yığıp sakladıklarınızdır, yığıp sakladıklarınızı tadın! –denecek-' (Tevbe 34- 35)
Muhtaç olduğumuz halde infak edenlerden olmak dileğiyle, vesselam…